Transparent White Star

Playlist

21 Kasım 2014 Cuma

Yorum: Aforizmalar - Franz Kafka




Başlık: Aforizmalar
Yazar: Franz Kafka
Yayınevi: Sis Yayıncılık
Sayfa: 57


Aslında  bu kitap için bir yorum yazmayacaktım, zira beni öylesine sıktı ki. Sonra düşündüm ve 'neden yazmayacakmışım, sıktıysa sıktı o zaman neden sıktığını yazarım' dedim. Siz de ne kadar şanslısınız ki şu sıralar bir broşür okusam onu bile yorumlayasım var sadece zaman konusunda şanslı değilim o kadar ama bu konuya şimdi hiç girmeyelim zaten. Bu kitap beni sıktı sıktı ama doğrusunu söylemek gerekirse neden sıktığına dair hiçbir fikrim yok. Sadece bana yazılanlar çok uzak geldi, inanmamaktan değil bu, ne bileyim anlamlandıramadım çoğu kısmını. Açıkçası birçok defa kendime 'yine ne diyor bu yazar' dediğim oldu - tabi üzerine düşüp ikinci defa okumaktansa önümdeki satırları bile atladığım oldu kimse bir şey söylemesin biliyorum hatamı biliyorum da işte elimde değil-. Bu durumdan çok da mustaribim aslında, çünkü Kafka'nın Dönüşüm kitabını çok sevmiştim, ona güvenerek de bu kitabını almıştım biraz ama evdeki hesap çarşıya ne zaman uydu ki! Sırf bu kadar karmaşık diye Kafka'ya kızacak da değilim tabi, hem de aforizmalarının yayınlanmaması konusunda oldukça hassas davranmışken. Belki de tüm suç -şimdi adını unuttuğum- Kafka istemediği halde bu kitabı basarak ona bir nevi ihanet eden arkadaşının. Ya da tamam onların suçu yok suç daha kitaba başlamadan aslında sonunda ne düşüneceğini hemen hemen tahmin ettiği halde pısırıp yerine oturmak ve seveceği bir kitap bulmak yerine o kitabı okuyup bir de üstüne gelmiş burada yorum yazmaya çalışan benim! Kafka'nın Aforizmalar'ından bahsediyordum ben değil mi, bir an neyden bahsettiğimi unuttum gibi oldu da kusura bakmayın yorum aldı başını gidiyor çünkü iki haftadır vizelerin azizliğine uğramış bulunmaktayım da, biraz saçmalıyorum doğal olarak. 

Ama kendimi tutamayacağım, varsa bir baba yiğit, kitapta her bölümü tek tek bana açıklayacak ortaya çıksın istiyorum! Nasıl bir kafada olmalıyım, bu kitabı hayranlıkla okumak için? Yoksa daha en başta, okuduktan sonra 'Kafka'ya bir kez daha hayran oldum' demeyi düşünürken mi yaptım hatayı. Bazen bir yazarın her kitabında kendinizi bulamıyorsunuz, durum o kadar basit aslında, ısrarcı olmaya gerek yok. Yine de Kafka'dan henüz vaz geçmiş değilim.

Uzun lafın kısası ben bu kitabı sevmedim arkadaş, en başından beri neden yayınlamışlar ki. Kafka'ya özel kalsaymış bunlar da benim değerli vaktimi almasaymış, gerçi elbet bir seveni vardır. Sadece ben bu kitabı okumamalıydım, işte öyle. Siz de felsefeden çok haz etmiyorsanız, hele hele aslında okuduğunuz cümlelerin bir de arka planının olduğu onların da sadece yazarın kafasında olduğu kitapları sevmiyorsanız, bu kitap size göre değil arkadaşım aynen bana göre de olmadığı gibi.

Bibliomaniacs Puanı:
Uygun Fiyat Listesi:
Kitapyurdu: 2.61 TL
İdefix : 3.60 TL

19 Kasım 2014 Çarşamba

Yorum: Insurgent/Kuralsız




Başlık: Insurgent (Divegent'ın devamı)
Yazar: Veronica Roth
Sayfa Sayısı: 525
Yayınevi: Harper Collins

Cidden kafam şu anda çok karışık ve bu haldeyken bu kitaba yorum yazıyor olmam ne kadar akıl karı bir iş gerçekten bilemiyorum ama bu yazıyı şimdi yazmak zorundaymışım gibi hissediyorum, o halde kolay gelsin bana.

Öncelikle Insurgent nedir ondan bahsedeyim kısaca zira bilmeyenler de çıkabilir, sen neden bahsediyorsun böyle demesinler. Insurgent(Türkçe'ye Kuralsız diye çevrildi yanlış hatırlamıyorsam) Veronica Roth adlı yazarın çıkış romanı olan Divergent yani Uyumsuz kitabının daha doğrusu üçlemesinin ikinci kitabı. Kitap distopik bir kitap, eh bir de Young Adult türünde olunca eğer bu türde bir kitap okumuşsanız içeriğini az çok tercih edersiniz zira yazarlar bu alanda pek de çizginin dışına çıkmıyorlar. 1984'ün önünde saygı ile eğiliyorum tabi, onu kesinlikle bu alanın dışında tutuyorum gerçi Young Adult diyerek onu listenin dışına atmıştım zaten ama yine de yanlış anlamalara mahal vermek istemem tabi. Insurgent'ın konusundan bahsetmeyeceğim, ilk romanı okumadıysanız konusundan bahsetmek birazcık ilk kitabı öldürmek gibi olacaktır çünkü.

Kafamın neden karışık olduğundan bahsedeyim o halde. Kafam karışık çünkü Insurgent'ı Veronica Roth ne düşünerek yazmış kesinlikle anlamadım. Sanki yazarın aklında bir plan varmış önceden ama kafasına saksı düşmüş ve o planı tamamen silmiş atmış gibi hissettim Insurgent okurken. Ha, böyle diyorum diye kitaptan nefret mi ettim ? Çoğu kişinin aksine hayır, çoğu kişi derken kitabı sevmeyen kesimden bahsediyorum zira bu kitabı deli gibi seven ve deli gibi nefret eden iki grup olduğunu düşünüyorum bir de benim gibi arafta kalan azınlık bir kitle. (Ve evet önceki gün girdiğim İnkılap Tarihi sınavının etkisinden hala çıkamamışım, azınlık vs.) Kitabı sevmedim çünkü ilk kitap ile bir çok noktası farklıydı özellikle baş karakterler olan Tris ve pek tabi Tobias namı diğer Four'un hal, hareketleri ile düşünceleri ilk kitaptaki halleri ile pek uyuşmuyordu. Sanırsınız bizim Tobias ile Tris'i almışlar ve yerine başka Tobias ile Tris koymuşlar. Garip... Çünkü sebebi yok bence, ne olmuş olabilir ki iki karakter böylesine değişmiş olsun. Tamam romanlarda kişilerin ruhsal olarak değişimini/gelişimini görüyoruz, görmezsek yanlış olur bir yerde ama el insaf bu kadarı da fazla. Ergenliklerine bağlamak istiyorum -ki orası da ayrı bir konu 18 ve 16 yaşında iki genci yazmış yazar ama ben en başından beri onları en az 22 yaşında olarak gördüm ya neyse - ama o da olmuyor. Bir de süregelen olayların garipliği, mantık dışılığı vardı ki sormayın gitsin. Spoiler vermek gibi olmasın ama özellikle Tobias ve ailesinin garip sırları... Bunlar olmalı mıydı gerçekten bilemiyorum, zorlama gibiydi biraz sevmedim. Yine kitabın sonunda her şeye rağmen çok şaşırdım, çünkü her şey çok tahmin edilesi ileriyordu ama sakın yanlış anlamayın çünkü bu şaşkınlığımın sebebi 'Aman Allah'ım ne kadar da ilginç bir durum, wowww yazar bunu nasıl da akıl etmiş' den ziyade 'Sen de mi Brütüs, biz bu sahneyi daha önce görmüştük hani bir The Giver vardı hani, bize yeni şeylerle gel...' şaşkınlığı idi. Ama şimdi sıkı durun zira tüm bu garipliklerine rağmen ben kitabı okurken eğlendim. Neden oldu böyle hala anlamış değilim, kendime akıl sır erdiremiyorum. Acaba bu durumun beni kendimden bezdiren sınav haftam ile ilgisi var mıdır diye düşünmüyor değilim çünkü şu sıralar ben ben değilim, pek bir garip davranıyorum. Sebep neyse ne ama ben bu kitabı sevdim kardeşim, o kadar! Biliyorum o kadar söylenmişken kitabı sevmiş olamm garip geliyor sizlere ama ben de garibim zaten ne yapalım.

Bir de kafamın karışık olmasının bir diğer sebebi ise tamam belki distopya romanlar söz konusu oldu mu akan sular duruyor benim ama ben ki 1984'ü okuyup hayran kalmış, aylar geçmesine rağmen etkisinden çıkamamış her fırsatta o kitabı öve öve bitiremeyen biri olarak distopya türünde yazılmış olan bu Divergent serisini neden bu kadar seviyorum anlayamıyorum. Düşünüyorum ve mantıklı bir açıklama getiremiyorum, hele de The Giver'dan sonra ki henüz sadece filmini izlemiş bulunmaktayım, Divergent hele hele Insurgent'ı sevmemem lazım bence. Neyse ben bir süre daha kabuğuma çekileyim ve bu sorunun cevabını arayayım siz de bu sırada Divergent serisini ister okuyun ister okumayın çünkü okuyun derim ve siz de gelir 'bu saçma kitap yüzünden ne kadar zamanım gitti biliyor musun sen?!' derseniz bunun altından kalkamam. 

İşte böyle kitap severler, eğer siz de benim yaşadığım bu durumu yaşamış ve sebebini bulmuşsanız sizi seve seve dinlerim :) Bir sonraki yorumumda kesinlikle kendimden emin bir şekilde burada olacağıma emin olabilirsiniz. 

Bibliomaniacs Puan:



Uygun Fiyat Listesi:

Ne yazık ki böyle bir liste ekleyemiyorum, ben seti idefix.com'dan aldım ama şu anda satışta görünmüyor set çok üzgünüm. 




11 Kasım 2014 Salı

Yorum: Pastoral Senfoni



Başlık: Pastoral Senfoni
Yazar: Andre Gide
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa: 80


Pastoral Senfoni benim Andre Gide ile ilk maceram, nedense klasikleşmiş yazarlara karşı bir ön yargım var ve onların kitaplarını pek fazla okuyamıyorum ama Pastoral Senfoni'yi arkadaşımın kitaplığında görür görmez okumak istedim. Dürüst olmak gerekirse kitap bu kadar ince olmasaydı büyük ihtimalle okumayı bırak yüzüne bile doğru dürüst bakmazdım. Ama her zaman derim ya geç olsun da güç olmasın, şimdi düşünüyorum da iyi ki daha önce okumamışım bu kitabı da şimdi okumuşum çünkü eğer daha önce okumuş olsaydım sıradan bir kitap olarak kalırdı benim için bundan eminim. Neyse benim aptallığımı bir kenara bırakalım da kitaptan bahsedelim biraz. 

Pastoral Senfoni din, ahlak, körlük (hem mecazi hem de fiziki), gerçek duygular ve üzerimize yüklenen görevler arasında sıkışıp kalmış hayatları anlatıyor biz okurlarına. Böyle söyleyince pek bir havalı oldu sanki, ama aslında kitap bundan çok daha fazlası. Bu kitaplar ile ilgili en sevdiğim şey ise, inanılmaz derecede ince olmalarına karşın bir o kadar da düşündürüyor insanı. Mesela ben, okula giderken yolda okurum diyerek kitabı çantama attım ve 1 ders + yol süresi boyunca ,ki tüm ders süresince kitap okumak mümkün değil, kitabı bitirdim. Ben kitabı bir günde bitirdim ama eminim ki ben yaşadığım müddetçe zaman zaman aklıma bu kitap gelecek ve ondan çıkardığım dersler ile hayatıma yön vereceğim. Acaba ben mi abartıyorum bu kitabı böyle diye düşünmüyor değilim ama hayır hiç de abartmıyorum. Çünkü ben bu kitabı öyle bir zamanda okudum ki, başka zaman olsa çıkartamayacağım dersleri çıkarttım bu sayede. O nedenle eğer siz de bu kitabı okumak istiyorsanız naçizane fikrim özellikle engelli insanlar konusunda hassas olduğunuz bir dönemde okuyun. Ne demek hassas olduğumuz hep hassasız diye düşünebilirsiniz belki ama hayır, birazcık dürüst olalım şimdi nasılsa kimse sizin ne düşündüğünüzü bilmiyor, çoğu zaman yolda o insanların yanından geçerken bile hassaslığı bırakın kızdığımız oluyordur onlara, yoksa ben miyim bir böylesine acımasız olan?!. Belki de gerçekten engelli olan ama bizim numara yaptığını ya da bu halini kullandığını düşündüğümüz insanlar çıkmıyor mu hiç karşınıza, tabi onları sokak köşelerinde dilenirken değil de çok başka bir durumda mesela bir rehabilitasyon merkezinde görünce her şey bambaşka oluyor. Konuyu nereden nereye getirdim ben yine... Uzun lafın kısası, bir rehabilitasyon merkezini ziyaret edip okuyabilirseniz  ya da ne bileyim son zamanlarda engelli insanlar ve onların hayatlarını düşünüyorsunuzdur ya da engelli bir insanı konu alan bir film izlemişsinizdir (benden size bir kıyak : My Name is Khan, Temple Grandin, I am Sam, Black, Forrest Gump .. bu konuda en iyi filmlerdendir) bu kitabı o zaman okuyun emin olun çok daha başka sonuçlara varacaksınız. En azından benim için öyle oldu, kitaba daha hassas yaklaştım. 



Bibliomaniacs Puan:


Uygun Fiyat Listesi:

Kitapyurdu: 5.87 TL
DR: 6.65 TL
İdefix: 7.13 TL

Not: Hazır Timaş Yayınları kitap kapağını yenilemişken bu kitabı biran önce alın derim! 
Bir de bilen var mı, tasarım Ravza Kızıltuğ'a mı ait? Cem Kızıltuğ'un Sevdalı Bulut'daki çizimleri ve Doku kitabından  sonra bu ikiliye takmış durumdayım da, merak ettim.

2 Kasım 2014 Pazar

Ekim Ayı Kitap Alışverişi



Her seferinde bu ay kitap almayacağım deyip kendime olan bu sözümü tutamayan ben, bu ay hiç de böyle bir söz vermiş olmasam da neredeyse hiç kitap almayacakmışım meğer. Aslıda ben en çok kitabı bu ay aldım ama eminim diğer kitapları görmek istemezsiniz malum KPSS'nin adı bile hiç iç açıcı değil ki kitapları olsun değil mi.
Cahit Zarifoğlu - Yaşamak :Bu ay yaptığım kitap alışverişinde aldığıma en en en mutlu olduğum kitap hiç şüphesiz Cahit Zarifoğlu'nun Yaşamak kitabı. Ayrıntıya girmeye gerek yok buyurun yazım burada: tık tık
Mustafa Mutlu - Rica Etsem Saçımı Okşar Mısınız? : Bu kitap ayın en olaylı kitabı oldu benim için zira kendisini yanlışlıkla aldım, ne kitabı daha önce duymuşluğum var ne de yazarı.. Okuyup göreceğim nasıl bir kitapmış ama neyse ki tanıtımı oldukça güzel göründü gözüme.
Namık Kemal - Zavallı Çocuk : Hemen bir itirafta bulunayım bu kitabı tamamiyle kargo parası ödemekten kurtulmak için aldım, kargo ödeyeceğime bir kitap daha alırım daha iyi dedim ve sonuç bu.
Franz Kafka - Aforizmalar: Kafka'nın şu ana dek okuduğum tek kitabı Dönüşüm ve her ne kadar bir çok kişi bu kitaba pek bayılmasa da ben okduğum kitaplar arasında en iyilerinden biri olarak görüyorum Dönüşüm'ü. Bütün duygular o kadar güzel verilmiş ki... neyse konumuz Dönüşüm değil. Aforizmaları okumaya başladım bile, kitap incecik ama ben yavaş yavaş okumayı tercih ediyorum bu sefer, büyük ihtimalle yakında yorumum gelir. Ama son olarak bir şey söylemek istiyorum, siz siz olun Edgar Allan Poe ile Franz Kafka'yı aynı anda okumayın! Zira cinayet işleyecek ya da intihar edecek duruma gelmekten korkar oldum ben şu sıralar.
O halde öncelikle bana ve sonra kitap okumayı seven herkese keyifli okumalar !