Transparent White Star

Playlist

30 Nisan 2016 Cumartesi

Nisan Ayı Kitap Alışverişi - 2016

Taşınırken yanıma birkaç tane kitap almış ve bu kitapları bitirmeden yeni kitaplar satın almayacağıma dair kendime söz vermiştim ama aradan 7 ay geçmesine rağmen o kitapların çoğunu henüz bitirebilmiş değilim ve aksine bir sürü kitap alıp okudum ya da satın almasam da kütüphaneden edindim okuduğum birçok kitabı. Peki pişman mıyım? Tabi ki hayır! Yavaş yavaş kştaplığımdaki kitapları da bitirmeye çalışıyorum ama bir yandan da kitap sitelerinin yapmış oldukları indirimlere dayanamıyorum. İdefix bunlardan bir tanesi. Ve bugün de bahar kampanyasının son günü. Gerçekten güzel kitaplar var kaçırmayın derim. Ama şimdi ben hangi kitapları almışım ondan bahsedeyim.


Bu kitabı hemen herkes biliyordur sanırım zira her türlü sosyal paylaşım sitesinde adını ya da fotoğrafını görebilirsiniz. Normalde -en azından çevirisini- alacağım bir kitap değil ama biraz kapak tasarımına biraz da Asperger sendromunu konu almasına kendimi kaptırıp kitabı son anda sipariş sepetime ekledim. Dün gece okumaya başladığım bu kitabı sabah kalkar kalkmaz bitirdim. Kitabı çok beğenmediğim için ayrıntılı bir yorum girmeyeceğim o yüzden burada bir iki cümle ile hakkındaki düşüncelerimi özetleyeyim. 
Kitap 170 sayfalık oldukça ince bir kitap. Konusu ilgi çekici. Anlatımı da aslında oldukça akıcıydı. Gereksiz uzatmalar vs yoktu, her şey olması gerektiği hızda anlatılmıştı bence ama bu kitabı sevmememin yegane sebebi yazarın kalemiydi. Belki de bu durum çeviriden kaynaklanıyor gerçekten bilemiyorum ama ben anlatımı çok sevmedim. Dili çok basit gibi geldi bana ve bundan hiç hoşlanmadım. Tabi beklentim yüksek olduğu için hayalkırıklığım da bir o kadar büyük oldu. Ama benim düşüncelerimi bir kenara koyarsak kitabın genel olarak çoğu kişinin okuyup sevebileceği türde bir kitap olduğunu düşünüyorum çünkü her ne kadar ben kendisinden çok hoşlanmasam da kötü bir kitap olduğunu söyleyemem. 


Jaguar yayın evinden çıkan kitaplara olan hayranlığımı tekrar tekrar dile getirmek istemiyorum. Alışveriş listemi oluştururken yeni çıkan kitaplarda bu kitabı görür görmez hemen sepete eklemiştim çünkü hem yayın evini çok beğeniyorum hem de yazarın Hızlandıkça Azalıyorum adlı kitabını daha önce okumuş ve beğenmiştim. 

Yazar gerçeküstü anlatımla yazıyor kitaplarını ve sanırım matematiğe biraz takık biri. Okuduğu bölümden olsa gerek... Bazı kısımlardaki anlatımı bana fazla gelse de ben genel olarak kitabı beğendim. Bu tür her ne kadar okumayı çok tercih ettiğim bir tür olmasa da sanırım yavaş yavaş alışıyorum. Siz de eğer bu türde kitaplar okumayı seviyorsanız bu kitaba bir şans verin derim.


Camus'nun bu kitabını ne zamandır almak istiyordum, özellikle Can Yayınları bu kapak tasarımı ile kitabı basmaya başladığından beri... Sonunda kitabı satın alıp okuyabildim. Ama ya ben kitabı yanlış zamanda okudum ya da bu kitap bana pek hitap etmiyor. Kitabı sevmediğimi söyleyemem ama ben ana karakterden çok haz etmedim. Okuduğum en garip karakterlerden biri, öylesine umursamaz ki okurken deli etti beni. Olaylar karşısındaki tutumunu hiç sevmedim. Ya da belki de sadece onu anlayamadım, bilmiyorum fakat genel olarak ben bu kitabı pek sevmedim. 

Yine de kitabın değeri önemli bir kitle tarafından kabul edildiği için bir süre sonra tekrar okumayı düşünüyorum. Bakalım o zaman neler düşüneceğim hakkında.


İş Bankası Yayınları'nın Modern Klasikler serisini toplamaya talibim! Bu alışverimde de serinin 3 kitabını aldım. İçlerinde Zweig'i görmek sizi pek şaşırtmasa gerek. Korku'yu çoktan okudum ve tabi ki ba-yıl-dım! Diğerlerini de en kısa zamanda okumayı planlıyorum. 

Size diyeceğim tek şey, henüz Stefan Zweig ile tanışmamışsanız çok şey kaybediyorsunuz. 


Ray Bradbury'nin okuyacağım 3. kitabı olacak  Mars Yıllıkları. Her ne kadar yazar Karahindiba Şarabı ile beni hayal kırıklığına uğratsa da Fahrenheit 451 yüzünden kendisinden vazgeçemiyorum. Umarım yazarın bu kitabı kafamdaki karışıklıkları giderir. 


Ve gelelim varlığından haberdar olduğum andan itibaren okumak istediğim kitaba... Bu kitabın olayını bilmeyen yoktur sanırım ama ben ne olur ne olmaz diye bu konuya bir değineyim. Bu kitap günümüzde unutulmaya yüz tutmuş ama bazılarımız için hala çok özel olan nostalji kokan kelimeler ve anlamlarından meydana gelmiş. Bir nevi sözlük diyebiliriz yani. Ama neredeyse hiç kullanılmayan kelimeler sözlüğü... Ben dil aşığı özellikle de Türkçe aşığı bir insan olarak böyle bir kitabın varlığını duyar duymaz çok heyecanlanmıştım. Tamam belki kelimelerin birçoğu  başka dillerden dilimize geçmiş olabilir ama sonuçta vakti zamanında bizim dilimizde yer edinmiş. Ve onları böyle bir kaynakta görmek benim için inanılmaz bir mutluluk. Ve bize bu mutluluğu sağlayan Banu&Onur Ertuğrul çiftine binlerce teşekkür etmek istiyorum. 2015 senesinde sadece sosyal medya üzeriden her gün bu kelimelerden birini paylaştıkları serüven senenin sonunda bu güzel kitaba dönüşmüş ve bizler ile buluşmuş. Bu kitap benim için kitaplığımdaki en değerli kitaplardan biri. Bitmesin diye her gün bir sayfa falan okuyorum. Bittikten sonra da tekrar tekrar okuyacağım sanırım. 

Bu arada kitabın cildi de muhteşem. Dokusu vs. kitap ile birebir uyumlu. Sizin de kelimelere karşı özel bir ilginiz varsa bu kitabı mutlaka edinmelisiniz. 


Ve son olarak bu iki güzelliği aldım. Vintage Classics'in Jane Austen serisini uzun zamandır almak istiyordum ama ne zaman alışveriş yapacak olsam tükenmiş görünüyorlardı ve stokta olduğunu görünce hemen bir tanesini aldım. Kitabın dilinden çok emin olamadığım için hepsini almadım tabi. Kitap beklediğimden küçük çıktı. Kalım ama kısa... Bir de kapağı her an yırtılabilir gibi duruyor ama ben bayıldım bu kitaba. En kısa sürede tüm seriyi almayı planlıyorum, dili sevip sevmemem umurumda değil... Biraz savurganlık yapmanın kimseye zararı olmaz sanıyorum. 

Bir de Wonder yani Mucize'yi satın aldım. Bu tarz kitapların dili klasiklere göre oldukça basit olduğundan çevirisini almak istemedim çünkü neden bilmiyorum ama bu tür kitapların çevirileri hep vasat oluyor. Fiyat olarak her ne kadar daha pahalı olsa da hem çeviri riskine girmemek hem de orijinal okuma keyfinden mahrum kalmamak için bunu almayı tercih ettim. Beklentimi her ne kadar yüksek tutmak istemesem de -sonrasında düşüşüm hızlı oluyor çünkü- şimdiden harika bir kitap olacağını düşünüyorum. Umarım yanılmam. Okur okumaz da yorumunu gireceğimden emin olabilirsiniz. 


Ben bu güzellikleri okumak için elimdeki Orwell kitabını bitirmeye koyulayım size de ne okuyorsanız şu an keyifli okumalar ^^ 

Not: İdefix resmen 10 kitabı 3 ayrı kargo ile gönderdi. Bu sefer tedarik hızından hiç memnun değilimm. Bir de biz 10 tl'lik bir kitabı satın almak istesek üzerine 6 tl kargo fiyatı eklemeyi ihmal etmez ama kendisi tek kargoda 10 Tl'lik kitabı yolladı. Kendilerine sinirlenmedim değil. 


24 Nisan 2016 Pazar

Yorum: Tespih Ağacının Gölgesinde (Harper Lee)


Başlık: Tespih Ağacının Gölgesinde
Yazar: Harper Lee
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa: 240

Tespih Ağacının Gölgesinde adlı kitabı almayı düşünmüyordum ama D&R'da 9.90 Tl olduğunu görünce dayanamayıp aldım. Ve yoğun olmama rağmen oldukça kısa bir sürede de okumayı bitirdim. Bu kitap duyduğum kadarıyla Bülbülü Öldürmek'ten daha önce yazılmış. Basılma süreci nasıl gerçekleşti bilmiyorum ama ben birçok kişinin aksine bu kitap ile hayalkırıklığına uğramadım. 

Bülbülü Öldürmek Scout adlı küçük bir kızın ağzından anlatılmıştı, bu kitapta ise Scout artık 26 yaşında ve yaşadığı şehir olan New York'dan iki haftalığına Alabama'ya dödüğünde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını ya da aslında her şeyin aynı olduğunu ama onun bunu çok geç fark edip bocalamasını konu alıyor. 

Bülbülü Öldürmek benim için tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyi kitaplarından falan değildi, o yüzden karakterlerin geçirmiş oldukları değişim ya da gerçek yüzlerini* görmek beni çok da üzmedi. İki kitabı karşılaştıracak olursak, Bülbülü Öldürmek küçük bir kızın ağzından anlatıldığı için inandırıcılığı bir yere kadar. Yani aslında Atticus Finch karakteri Scout'un kendi hayal dünyasında yarattığı kusursuz bir karaktermiş ve bu kitap ile biz onun da aslında diğerlerinden pek de farkı olmadığını görüyoruz. Tabi bu durum benim kafamda başka bir soruya neden oldu, o da annesi de olmayan Scout'un karakterinin nasıl oldu da bu şekilde şekillendiği. Calpurnia'yı unutmamak gerek tabi ama bu kitapta onun yerini düşününce Scout'u böylesine güzel yetiştiren kişi gerçekten de Calpurnia mıydı diye de düşünmüyor değilim.

Tespih Ağacının Gölgesinde kitabı ile ilgili aklımda birkaç soru, anlamadığım birkaç nokta da var ki aslında çok da önemli değiller bence o yüzden bunlara değinmeyeceğim. Ama bu kitapta beni üzen tek nokta Calpurnia'nın durumu oldu. Onun dışında bir hayalkırıklığım olduğunu söylersem yalan olur. Kitap ile aramda duygusal bir bağ kurmadan durumu değerlendirdiğimde bence ikinci kitaptaki (ki aslında ilk kitap) olaylar olması gereken yerde. 

Eğer Bülbülü Öldürmek romanını çok seviyor, Atticus Finch'e hayran falansanız bu kitabı okumanızı önermem. Tespih Ağacının Gölgesinde bana göre Bülbülü Öldürmek'in devamı niteliğinde değil. Ama tabi okumak isteyen bunu da okusun, şahsen ben okuduğum için bir pişmanlık yaşamıyorum. 

Bu arada ben Bülbülü Öldürmek'i İngilizce okumuştum bunu ise Türkçe. Ve çevirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördüm bu kitapta. Püren Özgören gerçekten iyi çevirmenlerden biri. Bu kitabı böyle güzel çevirdiği için çok teşekkürler. 


Bibliomaniacs Puanı:




17 Nisan 2016 Pazar

Halk Kütüphanesi Güncesi #1



Bu aralar halk kütüphanesine gidip oradan kitaplar almaya bayılıyorum. Evimin hemen yanında olması benim için çok büyük bir şans oldu. Bazen almak istediğim kitapları önceden belirleyip, bazen de oraya gidip anlık bir kararla kitaplar seçip okuyorum. Kitabın konusunda bile bakmadan... Eskiden kütüphanelerden çıkmazdık, ödevleri orada yapardık falan filan. Şimdi ödev yapmak için bir yere gitmeye gerek yok ama kütüphaneler de unutulmasın değil mi! Benden ufak bir tavsiye, en kısa zamanda kalkın bir halk kütüphanesine gidin, pişman olmayacaksınız. Havasını solumanız bile yeter, inanın.

Aslında ben kütüphaneden bir çok kitap aldım buraya taşındığımdan beri ama bu seriye şu an elimdeki kitaplarla başlamak istediğim için başlığı #1 olarak belirledim. 

Son gidişimde sadece iki tane ince kitap seçtim çünkü zaten evde okunmayı bekleyen birçok kitabım var. Bu kitaplardan bir tanesi gelmiş geçmiş en sevdiğim yazarlardan olan Zweig'e diğeri ise kendisi ile Binboğalar Efsanesi kitabıyla tanıştığım Yaşar Kemal'e ait. 

İki kitabı da kazasız belasız bitirdim ^^ Amok Koşucusu ve Sahaf Mendel'i çok sevmeme rağmen, kitap ile ilgili sinirimi bozan bir nokta var ki o da çevirisi. Çevirinin ne kadar önemli olduğunu bu kitap ile bir kez daha görmüş oldum. Çevirmen nedense çok basit kelimeleri bile Türkçe söylemeyi tercih etmeyip, alt bilgi olarak vermiş anlamını. Bu durum kitap boyunca benim sinirimi çok bozdu. Hiç hoşlanmadım. Doğal olarak da kitaba karşı olan tutumumu biraz etkiledi. Yine de söz konusu Zweig olunca sanırım hiçbir kitabından nefret etmem mümkün değil. Ama ben Sahaf Mendel'i daha çok sevdim, bana biraz da Satranç'ı hatırlattı. Klasik Zweig kitapları olduğu için fazla bir şey söylemeye gerek duymuyorum. Daha önce herhangi bir Zweig kitabı okumadıysanız ilk tercihleriniz bu iki kitap olmasın tabi ama yine de bunları mutlaka okuyun derim. 

Yaşar Kemal'e gelecek olursak... Ben yazarın kalemini çok sevdim. Masalsı, güzel bir anlatımı var. Okuduğum kitap da 78 basımı olduğundan benim için çok nostaljik bir kitap oldu. Ağrı Dağı Efsanesi kısa ama okurken hoş vakit geçirilebilecek, güzel bir kitap. İçindeki çizimler de ayrıca çok güzellerdi. 

Ben okuduğum her iki kitabı da sizlere tavsiye ederim. Zaten incecik kitaplar olduklarından bir oturuşta biteceklerdir emin olun. Sizlerin de bu yazarların başka kitaplarından tavsiyeleriniz varsa seve seve okumaya talibim. 

Keyifli okumalar...