Transparent White Star

Playlist

25 Nisan 2015 Cumartesi

Yorum: Red Queen (Kızıl Kraliçe) - Victoria Aveyard


Ad: Kızıl Kraliçe
Orijinal Ad: Red Queen
Yazar: Victoria Aveyard




Kitabı bitireli henüz 1 saat bile olmadı belki ama şimdi bu yorumu yapmazsam bir şeyleri anlatmayı unutacakmışım gibi hissettim o yüzden hızlıca da olsa bir yorum yapmak istedim. 

Red Queen'in -en azından- adını bir çok kişi duymuştur sanıyorum ama duymayanlar için fotoğraftan da tahmin edileceği üzere kendisi distopik bir roman. Hatta ben buna fantastik-distopya demek istiyorum. Böyle bir terim var mı kitap türleri için bilmiyorum ama yoksa da ben tam da şu anda bunu uydurmuş bulunmaktayım zira her seferinde klasik distopya ile içinde daha çok fantastik ve romantik elementler barındıran distopyaları ayırt ederken ne söylesem diye düşünüp durmaktan yoruldum. Bundan böyle fantastik-distopya... Bu küçük sorunumu hemen bir kenara bırakıyor ve hemen kitaba geri dönüyorum. 

Red Queen, Gümüşlerin (Silvers) ve onların baskısı altında yaşan, onlar için çalışan Kızılların olduğu bir dünyayı anlatıyor. Gümüşlerin özel yetenekleri varken Kızılların hiçbir özel yetenekleri yok. Ta ki Mare Barrow'a kadar. Daha düne kadar 18 yaşını doldurup orduya katılacağı için endişelenen Mare Barrow bir gün beklenmedik bir şekilde genetiği hakkındaki gerçeği öğrenir ve başına büyük sorunlar açılır. Tabi süper güçlere sahip bir Kızıl bu dünyada sandığınız gibi iyi bir şey değil. Artık üstünden gelmesi gereken bir çok sorun vardır önünde.

Çok fazla fantastik-distopya okuyan bir tip değilim, ama internet üzerinde özellikle Youtube'da bu kitap ile ilgili o kadar çok yoruma maruz kaldım ki artık canıma tak etti ve dün 'bu gece bu kitap okunacak' dedim kendime ve işte şimdi oturmuş yorum yazıyorum. Gece uykumdan feragat edemesem de bugün neredeyse tüm günümü bu kitaba ayırdım diyebilirim. Yani anlayacağınız kafam çok da iyi bir durumda değil aslında.

Aslında yapmamam gerekiyor biliyorum ama kitabı okurken  hep diğer fantastik-distopyalar ile karşılaştırdım. Bu kısmı buna benziyor, bu kısmı şuna benziyor diye... Ki şu ana kadar okuduğum fantastik-distopya sayısı sayılıdır. Bu durum aslında benim için çok da kötü değil ama bu türün delisi olanların okuduğu kitap sayısını düşünecek olursak bu kitap onları ne kadar heyecanlandırır işte o konudan pek emin değilim. Çünkü sonraki sayfalarda neler olacağını az çok tahmin edeceklerini, yap-bozun parçalarını çok güzel bir şekilde birleştireceklerini düşünüyorum. Bu kitabı okumak benim için çok eğlenceliydi çünkü bir çok şeyin gelişini göremedim, ters köşe olaylar çok fazlaydı benim nazarımda bu da tabi merakımı tavan yaptırdı. Her seferinde acaba ne olacak diye düşünüp deliye döndüm neredeyse. Kendimce bir çok fikir de yürüttüm tabi ama çoğu doğru çıkmadı. Yazarın kalemini çok sevdim, en sevdiğim distopya serilerinden Lunar Chronicles ile kıyaslayınca dili benim için daha anlaşılır ve akıcı -orijinal kitap okumanın dezavantajı-, Divergent'a nazaransa daha  ağırdı. Yani tam kararında bir anlatımı vardı kitabın. Ayrıca en önemli noktalardan biri de hikayedeki karakterlerin hepsi bence tek tek incelenmesi gereken karakterler. Hepsi ile ilgili şöyle 100 ya da  200 sayfalık kitaplar basılsa hiç de fena olmaz hani. Benim için bu tarz kitaplarda en önemli nokta her karakterin kitapta bir ağırlığının olması, sadece ana karakterlere yoğunlaşılmaması. Kitabı okurken her karakterin bir hikayesi olduğunu hissetmez çok zevk veriyor bana. Ki bu kitap da tam da istediğim gibiydi bu yönü ile. Kitabın sevdiğim bir diğer noktası var ki kitap boyunca romantizm ön planda değildi, aksine çok yerinde işlenmişti. Bu duruma bayıldım, yazarı bundan ötürü tebrik ediyorum. 

Duydum ki kitabın yayın hakları Pegasus tarafından çoktan alınmış bile, sanırım çok kısa zamanda da basılır ve herkes bu kitabı okuma şansı bulur. Ama ne yazık ki distopyaların çevirileri ile ilgili ülkemiz genelinde büyük bir sorun var. Sonuçta ortaya -bence- çok komik şeyler çıkıyor. Distopya zaten temelinde şu anda var olmayan bir dünya ile ilgili olduğu için yazarlar kelimeler uyduruyorlar o hayali dünya ile ilgili. Bu kelimeler bir şekilde yazarın kendi dilinde çok da kulak tırmalamıyor belki ama bir de Türkçe'ye çevrildi mi saçma sapan durumlar çıkıyor ortaya. Yapacak pek de bir şey yok aslında, ama bana göre kitabın adının bile Kızıl Kraliçe olması kötü zira böyle olunca Mare çok kötü biriymiş izlenimi oluyor, hatta kitabın Türkçe basımındaki adını duyar duymaz aklıma Kanlı Kontes gelmiş ve ister istemez ürpermiştim. Kırmızı Kraliçe daha komik oluyor, tabi el mahkum... Daha önce hiçbir fantastik-distopyanın çevirisini okumadım ama 1984, Cesur Yeni Dünya gibi kült kitapları çevirisi bile bir yerde komik olmuşsa bu kitabınkini merak ediyorum. Çevirmene kolay gelsin ne diyeyim, tüm yük onun üzerinde. Tek temennim kitap umarım çeviri kokmaz ve böylece büyüsü bozulmamış olur. Her ne olursa olsun kitap çok iyi olduğundan bu çok da büyük bir kusur olmayacakmış diye düşünüyorum, ne dersiniz ;) 

Sevgiyle kalın...



Puanım:




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder