Transparent White Star

Playlist

25 Aralık 2014 Perşembe

Yorum: Allegient (Divergent #3)


Başlık: Allegiant (Yandaş)
Yazar: Veronica Roth
Yayınevi: Harper Collins
Sayfa: 526

Aslında bu yorumu yazmaya elim gitmiyor ama başladık bir kere seriyi yorumlamaya yarım bırakmak içime sinmez. Elim gitmiyor dediğim anda kitap hakkında düşüncelerimizi az çok anlamışsınızdır ama yine de devam edeceğim yazıma.

Divergent'ı ne kadar sevdiğimden tekrar tekrar bahsetmeye gerek yok sanıyorum. Merak edenler tık tık. Ama fark ettim ki son iki kitabı ile aslında Veronica Roth'u kafamda o zamanlar çok büyüttüğümü ve diğer distopik, young-adult roman yazarlarına haksızlık ettiğimi fark ettim. Kitaplarını okuduğumdan değil ama eminim çok daha iyileri vardır. Öncelikle Veronica Roth'un anlatımı çok yalın ve düz ve sade ve sıkıcı. Ama kadın zeki, olay örgüsü ile işi kurtarıyor ya da en azından kurtarmaya çalışıyor. Bir de şöyle bir şey var tabi, YA olsun üzerine bir de distopya olsun ben de yazarsam tutar diye düşünüyorum. Kitap yazmaya yeteneğim olduğundan değil ama siz anladınız demek istediğimi. Biraz yazarın üzerine gidiyorum, alınan, darılan olmasın. Divergent'ı okuduğum zamanlarda sanırım bu tarz kitaplara açtım, ama ondan sonra serinin devamından tutun, Hayvan Çiftliği'ne, Cesur Yeni Dünya'ya, Fahrenheit 451'e ve hatta Cinder-Scarlet-Cress üçlemesine (Winter yolda!) distopya roman konusunda yüksek lisans yapabileceğim bir dönemden geçince Divergent serisi oldukça pasif kaldı bu arada. Konuyu orijinal bulurken aslında çok da öyle olmadığını fark ettim, özellikle The Giver'ı okur ya da en azından izlerseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Tamam belki konu olarak orijinal olmak artık çok da kolay değil zira yazılan yazılmış ama en azından anlatım açısından biraz olsun çaba istiyor diye düşünüyorum, ne dersiniz?

Genel olarak sıkıntım bu ama durumu özele indirgeyecek olursak, Insurgent yorumumda da bahsettiğim gibi ne yazık ki okuduğum Tris&Tobias Divergent'daki gibi değildiler. Doğruya doğru. Olaylar özellikle ikinci kitaptan itibaren oldukça sıkıcı bir hal almaya başlamıştı, son kitapta durum düzelir diye umuyordum ama okuma hızıma bakacak olursak kitabın sonlarını saymazsak hiç de bir düzelme olmamış. En azında sonlarda durumda bir düzelme oldu diye şükrediyorum tabi. 

Ne dedik, anlatım çok basit, bir atraksiyon yok, olaylar çok ilginç değil, Tris&Tobias değişti. Ve son olarak, o son nedir öyle ? Tamam genelde kitapların sonuna pek atarlanmam, kendi tercihidir sonuçta orası da ona kalsın ama yani eh! Bari, bari... Neyse susuyorum. Daha fazla bu seri hakkında konuşmak istemiyorum. Pişman olmadığım iki nokta var : 1. İngilizce pratik yapmamı sağladı 2.Tasarım bir harika -kitaplıkta çok şık duruyor- Dahası yok, bu kadar. Sevgiler.

Bibliomaniacs Puanı:



14 Aralık 2014 Pazar

Yorum: Rica Etsem Saçımı Okşar Mısınız?



Başlık:Rica Etsem Saçımı Okşar Mısınız?
Yazar: Mustafa Mutlu
Yayın Evi: Doğan Kitap
Sayfa:224



Şu ara normalde hiç yapmayacağım şeylerden birini yapıyor: bir kitabı bitirmeden ona yorum yazmaya başlıyorum. Kitabı bitirmeye 30 sayfa kadar kaldı ama ben şimdiden çok üzgünüm, çok mutsuzum. İçimde tutmak da istemiyorum, bu nedenle hemen yoruma başlamak istedim.. 

Üzüntümün sebebine gelmeden, zira oldukça uzun sürecek gibi, kitaptan genel anlamda bahsedecek olursam: yazar kitabı gerçekten çok akıcı bir üslupla yazmış. Yazarla özellikle aynı kafadan olanlar için  bir çırpıda başlayıp bitirilebilecek bir kitap. Ben bile çok hızlı okuduğumu düşünüyorum. Başta kitabı okurken aslında kısa hikayelerden oluştuğunu zannedip sayfalar ilerledikçe aslında elinizdeki kitabın bir roman olduğunu ver karakterlerin birbirlerinin hayatlarına ince çizgilerle bağlandığını görüyorsunuz. En sonda da tüm karakterlerin birbirleri ile alakası ortaya çıkıyor ve o ince düzeni fark edince şaşırıyorsunuz. Bu tarz benim daha önce okuduğum bir tarz değildi ve açıkçası çok da hoşuma gitti. Sanki kitabın sonunda bir yapboz çözmüş gibi hissettim kendimi. Güzeldi. Yazarın kalemi de gerçekten iyi, bunu görmüş oldum.

Şimdiyse üzüntümün sebebini anlatayım sizlere. Öncelikle ben bu kitabı bilinçli olarak almadım. 'Bilinçli' kısmını açacak olursam bu durumu: kitabı 'kazara' aldım :) Online alışverişlerde olabiliyormuş böyle durumlar demek. Ama kitabın tanıtım yazısını okuyunca 'yanlışlıkla' aldığım bu kitaptan pişmanlık duymak yerine mutlu olmuştum. Herkesin kendine göre görüşleri, inançları var ve açıkçası kitabın arkasında kitaba yorum yapan yapan şahıslar ile benim görüşlerim uyuşmuyor. Farklı dünyaların insanlarıyız :P Ama 'laf olsun torba dolsun' diye konuşan insanlardan olmamak için, maalesef en yakınlarımızda bile var böyle insanlar, her zaman benim görüşlerimin tersi düşünen insanların yazılarını, kitaplarını okumaya çalışmışımdır. Bir görüşü savunuyorsam eğer neden onu savunduğumu, benim görüşümün diğer görüşlerden farkı nedir bilmem gerektiğini düşünmüşümdür her zaman. Bu kitap da onlardan biri olacaktı benim için. Okuyacak, daha farklı insanlar tanıyacaktım AMA daha kitap bitmeden çok çok çok üzüldüm.

Bir görüşü olabilir insanın ama bu demek değildir ki biri senin gibi düşünmüyor diye o insan 'cahil' o insan 'yobaz' o insan 'hatalı' olsun sen ise hep en kültürlüsü, akıllısı, doğrusu ol. Yok böyle bir dünya kardeşim. Öyle bile düşünüyorsan saygı duyacaksın karşındakine! İki çift laf da etsen, 'a beni çok insan dinliyor' dikkatli konuşayım, bir çizgim, duruşum olsun, karşımdakini rencide etmeyeyim, aşağılamayayım değil mi?!

(Aşağıdaki paragrafta italik ile yazdığım kısımları kitaptan hiçbir şekilde  değişiklik yapmadan alıntıladım)

Biraz daha açık konuşayım, kitapta 'inançlı' kesime apaçık bir saldırı var. Alttan alttan laf sokmalar da değil, sanırsın yazar kılıcı kalkanı kuşanmış da savaşa gidiyor. O kadar yerin altını çizdim ki bu kitapta, başta acaba yazar aslında kendi görüşlerini aşılamaya çalışmıyor da görüşlerini dar kalıplara sıkıştırmış insanları mı eleştirmeye çalışıyor diye düşündüm birçok kez. Ama kitabın sonuna doğru altını çizdiğim onca cümleden de anladım ki,  hayır! ne yazık ki yazarın hiç de böyle bir çabası yok. Tersine yazarın Müslümanlara 'nasıl olsa bu da geçer'  diyerek sanki bir hastalık sahibiymiş gibi baktığını, 'ne kadar çok türbanlı , çarşaflı kadın vardı!' diyerek bu durumun ona battığını, 'Elini tutmuyor, saçlarını okşamasına, sarılıp öpmesine izin vermiyordu' diyerek İslam'daki baba-kız ilişkisini çirkinleştirdiğini ve çok yanlış bir şekilde gösterdiği, 'İngilizce'yi ve Almanca'yı ana dili gibi bilen siyasal mezunu bir çarşaflı' cümleleri ile sanki kafasını örten beynini de örtüyormuş gibi 'kapalı' insanları küçük gördüğünü, ayak üstü 3 defa peşpeşe 'boş ol, boş ol, boş ol' diyerek İslamiyet'te boşanılabildiğini yanlış bir şekilde lanse ettiğini gördüm ve bilmem kaçıncı defa ÜZÜLDÜM. Ama hedeflediği şeyi başarma yolunda çok iyi ilerleyen sevgili yazarın gerçeklerin hiç de böyle olmadığını bildiğinden eminim. Yazar bilinçli olarak sadece belli bir kesimi, aslında özellikle yürekten, 'gerçek' inanan insanların tasvip etmediği bir kesimi sanki hepsi öyleymiş gibi yansıtarak çok küçülmüş diye düşünüyorum.

Rica etsem biri de benim saçımı okşasa bu kitaptan sonra... Böyle insanlar bizi daha çok yüceltiyorlar diye mutlu olmaya çalışıyorum sadece. Puanlama konusunda objektif olamam diye bu sefere mahsus puan vermeyeceğim, sadece içimde tutmak istemedim duygularımı düşüncelerimi o kadar yoksa en başında aslında bu kitap hakkında bir yazı yazmamaya karar vermiştim ama sonradan 'neden susacakmışım ki' diyerek kendimi gaza getirdim ve işte şimdi buradayım.

Kitap hakkında hoşuma giden bir yorum tık tık.

Sevgiler...

P.S: Kitap için fotoğraf çekmeye dışarı çıktığımda çok da hevesliydim halbuki.


12 Aralık 2014 Cuma

Top 5 Cuma - 1 Yayın evi 1 Kitap

Uzun süredir ne kitap yorumu yapabiliyoruz eskisi gibi ne de Top 5 Cuma listesi yayınlayabiliyoruz. Kpss bizi de vurdu ne yapalım. O yüzden bu hafta azmettim ve tam bir hafta öncesinden bir Top 5 listesi hazırlıyorum - bir hafta uzun bir süre diye muhteşem bir liste çıkacak diye beklemeyin, tabi kötü de demiyorum ama öyle ilginç bir şey de değil :) Demek istediğim çıtayı yükseltmeyin ki hayal kırıklığına uğramayın - 
Bugün şöyle bir oturdum ve düşündüm nasıl bir liste yapsam diye. Sonra uzun zamandır hakkında bir şeyler söylemek istediğim kitaplar geldi gözümün önüne, ama ne yazık ki eğer kitapları yeni okumamışsam yorum yapmayı pek tercih etmiyorum olur da o kitap ile ilgili hislerimi düşüncelerimi unutmuşumdur diye. Neyse ki bu liste ile hem o kitaplardan bahsetmiş olacağım, hem de kısa bir yazı olacağından bu tarz endişelere de kapılmayacağım. 
Listeye geçmeden önce söylemek istediğim bir diğer şey de, aslında bu kitapları seçerken aslında şu günlerde hakkında çok fazla konuşulmayan yayın evlerinden çıkan kitapları seçmeye özen gösterdim, bunu ne kadar başardım orası tartışılır tabi. Öyleyse giriş kısmından kısa olacağını düşündüğüm listeme başlayabiliriz artık.

#5 - Bir Çift Ayakkabı - Sunay Akın
İş Bankası Yayınları 


Bir Çift Ayakkabı  Sunay Akın ile tanışmama vesile olan kitaptır. Okumanın üzerinden oldukça zaman geçmesine rağmen bir çok kısmını hala hatırladığımı düşünmekteyim. Okurken öğrendiğim yeni şeyler ile ne kadar büyük şaşkınlık yaşadığımı, onları hemen biri ile paylaşma isteğimi hatırlıyorum. Beni gerçekten şaşırtan bir kitap olmuştu, iyi anlamda tabi. Çünkü siz de bilirsiniz daha önce hiçbir kitabını okumadığını bir yazarı okumaya başlarken nedense pek de fazla beklentiniz olmuyor, benim için de durum aynıydı işte. Neyse ki umduğumdan çok daha fazlasını buldum kitapta. Sunay Akın'ın da tarzını gerçekten beğendim, tam benlik bir kitaptı, kısa kısa hikayeler ile daha önceden hiç duymadığınız bir ton yeni şey öğreniyorsunuz. Tabi bir türlü başka bir Sunay Akın kitabını okumak nasip olmadı ama şu sıralar bu konuda oldukça azimliyim zira 'arkadaşlar eksik olmasın' kitaplığımda 9 tane Sunay akın kitabı okunmayı bekler durumda, 10. yu okudum ve kendisinden pek haz etmedim -şiir kitabı olduğunda olabilir- ama kolay pes eden bir insan değilim, umarım diğer kitaplar da Bir Çift Ayakkabı'nın verdiği zevki verir bana :) 

#4 - Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov
Da Yayınları



Fotoğraf için kusuruma bakmayın, ama benim elimdeki kitap Da Yayın evi'ne ait ve aynı resim olsun istedim malum yayın evi farklı bir tane olunca. Nette ise sadece bunu bulabildim. 

Cengiz Aytmatov için ne söyleyebilirim gerçekten bilmiyorum, daha önce başka kitapları yorumlarken kendisinden bahsettiğimi hatırlıyorum ama uzun bir yorum boyunca ondan bahsetmeyi gözüm pek yemiyor açıkçası. 'Ben kimin ki onu eleştireceğim' diye düşünmekten alamıyorum kendimi çünkü, söyleyeceğim kötü bir şey olduğundan da değil sadece öyle. Kendisi benim için en mükemmel yazarlardandır, ve Beyaz Gemi de okuduğum en güzel hikayelerdendir. Betimlemeler ile dolu kitapları okumayı sevmeyenlere önermeyeceğim bu kitabı ama diğer herkese öneririm. 



#3 - Aşkın Gözyaşları/Tebrizli Şems - Sinan Yağmur
Karatay


Sinan Yağmur'a ait okuduğum ilk kitap Tebrizli Şems'tir. Bende yeri başkadır zira çokça uzun bir zamandan sonra Tebrizli Şems'e dair okuduğum ilk şeydi. Çok da güzeldi. Yazarın kalemine bu kitapa aşık olmuştum diyebiliriz. Ne yazık ki bu serüven pek de güzel sonuçlanmadı, yazarın diğer kitaplarından aynı tadı almadım ama olsun. Sinan Yağmur benim için her zaman Tebrizli Şems yazarı olarak kalacaktır. Aslında bu kitap oldukça meşhur, neden paylaştın bunu diyecek olursanız: kitap meşhur ama açıkçası ben yayın evinden çıkan başka kitap ya da yazarlardan bahsedildiğine pek denk gelmedim çevremde o yüzden paylaşmak istedim.

#2 - Kayıp Sembol - Dan Brown
Altın Kitap


Evet evet Kayıp Sembol de meşhur ama Altın Kitapları ne yazık ki bir Pegasus bir Ephesus kadar bahsedilmiyor artık. Ne varsa romantik, chick-lit kitapları yayınlayan yayınevlerinde var. Niyeyse. Neyse efenim ben de hem bu listede bir Altın Kitapları olsun hem de farklı bir tarzı olsun istedim. Dan Brown kitaplarını okumaya geçen sene başladım ama kendisine bayıldım. Aksiyon ve polisiye karışımı kitapları tarihi gerçeklerle harmanlamasını çok seviyorum. Onun kitaplarını okurken sadece eğlenmiyor aynı zamanda da öğreniyorum. Yazarı tebrik ederim, her yazar başaramaz bunu.. Henüz Dan Brown okumayanlara da öneririm.
#1 - Şamanlar Diyarı - Barış Müstecaplıoğlu
İthaki 


Ve evet, sonunda bu listeyi hazırlamamdaki belki de yegane yazar ve kitap karşınızda! Bu kitaptan bahsetmeyi o kadar istedim ki ama uzun zaman önce okuduğum bir kitaptan uzunca bahsetmeyi sevmediğim için böyle bir kılıf buldum kendime :) Bu yazarı ilk defa iki sene önce almış olduğu bir ödül ile ilgili okuduğum yazı ile yanımıştım. Bir bakalım nasılmış kitapları dedim ve Şamanlar Diyarı ile başladım macerama. Çok çok beğenerek okudum ben bu kitabı. Şamanların dünyası ile tanıştım. Okuduğum en farklı ve güzel fantastik kitaplardandır. Bir şans verin derim :)


11 Aralık 2014 Perşembe

Yorum : Tarih Tıbbı Konuşturdu

         
Başlık:Tarih Tıbbı Konuşturdu
Yazar: Talha Uğurluel & Muammer Kayatekin
Yayın Evi: Timaş Yayınları
Sayfa:216
 

Merhaba kitap kurtları. :) Bir çoğunuz Talha Uğurluel'i Tv programlarından tanıyor olabilir en azından, ben yazarımızın ilk kez bir kitabını okudum öncelerinde hep programlarını izliyordum. Oldukça eğlenceli bir karakter olması hem programları daha çok sevdiriyor hem de kitabını çok güzelleştirmiş. Fakat benim kitabı almamdaki temel sebep yazarı değil yani yazar da etken tabi ama beni en çok çeken kitabın ismiydi, "Tarih tıbbı konuşturdu". Sizce de çok farklı değil mi? Bu kitap diğer tarih kitaplarından ya da diğer tıp kitaplarından çok farklı çünkü ikisi iç içe, tarih ve tıp birlikte verilmiş. Talha Uğurluel bir tarihçi olarak olayların tarihi yönlerini irdelemiş ve Muammer Kayatekin de bir tıp doktoru olarak olayların tıbbi boyutuna bakmış. Bence çok da güzel yapmışlar.
       
Kitabımız da ne yok ki... Tam da küçük başlığın dediği gibi suikastler, sır ölümler, esrarengiz olaylar... Benim bir tarih meraklısı olarak hep küçük sorularım olmuştur. Mesela Fatih öldürüldü mü öldü mü? Hatta bu konuda çokça kitap okumuşumdur ama hepsi de fiyasko çıktılar ne yazık ki, Ahmet Ümit- Sultanı öldürmek gibi. Pekii Yavuz neden öldü? Ya da gut hastalığını biliyorsunuzdur belki, hani şu birçok Osmanlı padişahının ölüm sebebi olan hastalık. Bu hastalık hakkında ayrıntılı bilgi edinmek istiyordum. Bir de Hürrem var tabi onun da ölüm sebebi incelenmiş- bu konu günümüzde çok ilgi çekebilir- Veeee bu kitap bunların hepsini bana sundu! Tabi bütün konular Osmanlı ile ilgili değil. Toplamda 19 konu başlığı var ve 4 - 5 tanesi Osmanlı hakkındadır ama benimde en çok ilgimi onlar çekti** Belki canice gelecek ama ben her zaman işkence yöntemlerini de merak etmişimdir. Kitapta "Tarihte işkence yöntemleri nelerdi? Göze nasıl mil çekilir?" başlığı altında işkence yöntemleri anlatılmış. Ben bu bölümü bitirdiğim de ağlayacaktım çünkü insanların nasıl bu kadar cani olabildiklerine inanamadım, öyle işkenceler var ki.. Okuyup görün derim ben ama tabi bu bölümü atlayabilirsiniz de çünkü mideniz ve yüreğiniz el vermeyebilir :) Bir de mumyalar var. Kesinlikle okuyup mumyalardan elde edilen şifaları öğrenin derim ben. Eğer mitolojiye ilginiz varsa ilk konu olan Achilles'in ölümü sizin için kitaba güzel bir başlangıç olabilir ya da çarmıha gerilerek ölüm, karantina odaları daha birçok merak edilesi konu. Tıp boyutu nerede diyecek olursanız şöyle ki her bölümde önce konu tarih açısından anlatılmış sonrasında konu ile ilgili tıbbi bir soru sorulup uzun uzadıya tıp açısından irdelenmiş konu.
      
Bu kitabın bir başka güzel yönü de bölüm bölüm olması. Eğer birkaç kitabı birlikte okuyan biriyseniz bu kitap çok iyi oluyor çünkü ben mesela iki romanı okurken birini okurken aklım diğerinde kalıyor. Bu kitapta bir bölümü bitirip diğer bölüme başlayana kadar rahatsınız** Birde unutmadan kitabın sayfalarından bahsetmem gerek. Tam anlamıyla muh-te-şem.. Rengarenk ve konuyla ilgili fotoğraflarla dolu. Bölümü okurken merak ettiklerini fotoğraflar da bulabiliyorsun ve bu daha da bir güzelleştiriyor kitabı. Son olarak iyi ki alıp okumuşum dediğim kitaplardan**





Bibliomaniacs Puanı:



Uygun Fiyat Listesi:

DR: 13TL
Babil: 11 TL
Okuoku: 13 TL



9 Aralık 2014 Salı

Yorum: Doku - Cem Kızıltuğ





Başlık: Doku
Yazar: Cem Kızıltuğ
Sayfa Sayısı: 112
Yayınevi: Timaş Yayınları

Bu yorumumda bir okurun hayalkırıklığını yazacağım sizlere... Tamam tamam, duygusallığa hiç gerek yok, hayal kırıklığına uğramışım sadece, ne olmuş ki. Yine de.. Neyse.

Öncelikle Cem Kızıltuğ kimdir kim değildir bildiğim kadarı ile bahsedeyim, zira duymayanlarınız olabilir. Genelde yazardan pek bahsetmem ama bu yorumda yazar benim için önemli o yüzden siz de tanıyın istiyorum. Kendisi bir illustratör -bana göre-  ve bana göre harika çizimler yapıyor, kendisini ayakta akışlıyorum. Aslında 1997'den beri bu işi yapmasına rağmen benim kendisi ile tanışmam 1 seneyi geçmiyor, tanışmam derken yüz yüze değil tabi, okuduğum kitaplardan bahsediyorum. Okuyanlarınız varsa önceki yazılarımdan Sevdalı Bulut kitabının yorumunda kendisinde kısaca bahsetmiştim, kitaptaki çizimlerin ne kadar muhteşem olduğunu söylemiştim. Bundan çok kısa bir süre sonra da internette Doku adlı bir kitabın kapak tasarımını ve içinde yer alacak illustrasyonlardan birkaçına rastlamış ve ne kadar benzer çalışmalar olduğunu görünce şaşırmıştım. Meğer iki kitaptaki çalışmalar da aynı kişiye Cem Kızıltuğ'a aitmiş-adamın bir çizgisi var yani her nerede olursa olsun tanınıyor-, daha da iyisi Doku kitabının yazarı zaten Cem Kızıltuğ imiş. Tabi bu saatten sonra bende başladı bir merak, bu tarz tasarımları sevdiğim kadar tasarımcılarını da merak ederim. Başladım adamın hayatını araştırmaya, işte twitter olsun instagram olsun her türlü sosyal paylaşım sitesinden takip etmeye başladım, ve tabi hayranlığım da giderek arttı. Bu arada öğrendim ki sevgili illustratörün eşi de -Ravza Kızıltuğ- bir tasarımcı imiş. Hatta her ikisi de şu anda Timaş yayın evinin bünyesi altında çalışmaktalar. Sonra öğrendim ki Doku'nun kapak tasarımı da Ravza Kızıltuğ'un el emeği göz nuru imiş. Eh tabi bendeki hayranlık, imrenme hat safhaya ulaşmış noktada. Bulduğum ilk fırsatta Doku'yu alacağım, kesin artık.

Neyse efendim, sonunda kitabı sipariş ettim. Bakmayın öyle hayran olduğuma yine de incecik bir kitaba öyle daha yazarın başka bir kitabını okumadan 22 lira bayılacak göz yok bende. Yanlışım yoksa %40 kadar bir indirim vardı babil.com'da o sırada hemen kitabı sipariş ettim -babil'den bana not gelmedi mutsuzum-, başladım beklemeye. Sonra kitap geldi, bende bir heyecan. Kapattım odamın kapısını oturdum paketin başına. Başladım kutuyu güzelce açmaya. Filmlerde olur ya, böyle kutu açıldı mı içi parlar -bu durum sanırım kitabın cart bir pembe rengi olmasından kaynaklı biraz da - , ben de öyle bir an yaşadım kısa da olsa. Kısa diyorum çünkü kitabım azıcık hasarlı geldi, bu kitapları kargo için paketleyenler kibar insanlar olmalı. Bence teste bile tabi tutulmalılar bu iş için seçilmeden ya neyse geçiyorum bu hazin durumu. Tabi o sıralar 4 kitabı zaten aynı anda okuyorum ve bu durumu 5 yapmaya da hiç niyetli değilim. Aldım Doku'yu kucağıma, diğer kitaplarımdan birini de aldım elime başladım okumaya. Hemen bitireceğim, o derece kararlıyım. Neyse ki çok sürmedi, kitabı bitirdim. Doku'yu okumaya başladım. Bir deneme okuyorum sonra illustrasyona bakıyorum bakıyorum bakıyorum. Ne kadar da güzel çizmiş yazar/illustratör diyorum. Günde birkaç bölüm okuyorum ki kitap hemen bitmesin. Neyse çok uzattım sadede geliyorum, birkaç gün sonra fark ettim ki günde birkaç bölüm okumam benim azmimle değil kitap ile alakalı bir şey. Zaten istesem de keyifle bir gün içinde o kitabı bitiremem çünkü ne yazık ki benim beklediğim, hayallerini kurduğum kitap değil. Tam iyi kitap, güzel kitap ama benim abarttığım kadar değil. 

Kitap bölümlere ayrılmış, her bölümde tanesi bir sayfadan oluşan birçok deneme var, hepsinin yanında da deneme ile ilgili bir illustrasyon. Her şey iyi, hoş ama bence biraz ağır. Yazılarda birçok İngilizce ve Fransızca kelime ya da cümle geçiyor, ki benim 2. dilim İngilizce 3. de Fransızca -her ne ne kadar öğrenme aşamasında olsam  da yetiyor olmalı diye düşünüyorum- olmasına rağmen zorluk yaşadım. Başta sorun yoktu ama sonra baktım ki bazı şeyleri anlamıyorum. Gerçi onları anlamıyorum diye tüm yazıyı anlamıyorum değil ama bence yine de bu yabancı kelime ya da cümlelerin sayfanın altında bir açıklaması olmalıydı. Fransızca sorun olmadı, basit kelimelerdi ama İngilizce matematiksel kavramlar vardı mesela, ben onların Türkçe'sini bilmiyorum İngilizcesi benim neyime. Neyse bir şekilde bitirdim kitabı. Böyle dediğime bakmayın, bazı denemeler vardı ki tam da beni anlatıyorlardı. Mutlu oldum onları okurken ama genel olarak fikrimi söyleyecek olursam, sanki kitap bizim için değil de yazarın kendisi için yazılmış gibi. Burada sanat için sanat mı yoksa toplum için sanat mı konusuna girmeyeceğim korkmayın :) Yine de bence kitabın önüne bilmem kaç yaş üstü ve şu eğitim seviyesine sahip okurlara diye not düşülmeliymiş diye düşünüyorum. Bu büyük bir eksiklik benim nazarımda.

Bu kadar uzun bir yazı yazdığıma bakmayın, içim kan ağlıyor aslında şu anda çünkü bu kitap şu zamana kadar okumayı çok büyük bir heyecanla beklediğim nadir kitaplardandı, sonuç beni rahatsız etti. Belki de hata benim çıtayı yükseltmemden kaynaklanıyor, neden böyle bir hata yaptım bilmiyorum. Adam yazmış işte, sen de otur oku ne diye hayal kuruyorsun ki bir kitap için değil mi ama. Yine de Cem Kızıltuğ başka kitap yazsa gider onu da alırım. Okurum sonra da kitaplığımın en güzel köşesine koyar, arada bakar bakar dururum. Sonra da illustrasyonlarını çerçeveletip duvarıma da asarım. İşte o kadar! -Kendi kendine sinirlenip, kendine atar yapan tek insan ben değilimdir umarım.-

İnstagram'da takılmayı sevenlere de öneririm: cemkiziltug
Ve tabi ki twitter: cemkiziltug



Bibliomaniacs Puanı:


Uygun Fiyat Listesi:
Babil: 13.50 TL
İdefix: 14.63 TL
Kitapyurdu: 15.75 TL
DR: 16.88 TL