Başlık:Rica Etsem Saçımı Okşar Mısınız?
Yazar: Mustafa Mutlu
Yayın Evi: Doğan Kitap
Sayfa:224
Şu ara normalde hiç yapmayacağım şeylerden birini yapıyor: bir kitabı bitirmeden ona yorum yazmaya başlıyorum. Kitabı bitirmeye 30 sayfa kadar kaldı ama ben şimdiden çok üzgünüm, çok mutsuzum. İçimde tutmak da istemiyorum, bu nedenle hemen yoruma başlamak istedim..
Üzüntümün sebebine gelmeden, zira oldukça uzun sürecek gibi, kitaptan genel anlamda bahsedecek olursam: yazar kitabı gerçekten çok akıcı bir üslupla yazmış. Yazarla özellikle aynı kafadan olanlar için bir çırpıda başlayıp bitirilebilecek bir kitap. Ben bile çok hızlı okuduğumu düşünüyorum. Başta kitabı okurken aslında kısa hikayelerden oluştuğunu zannedip sayfalar ilerledikçe aslında elinizdeki kitabın bir roman olduğunu ver karakterlerin birbirlerinin hayatlarına ince çizgilerle bağlandığını görüyorsunuz. En sonda da tüm karakterlerin birbirleri ile alakası ortaya çıkıyor ve o ince düzeni fark edince şaşırıyorsunuz. Bu tarz benim daha önce okuduğum bir tarz değildi ve açıkçası çok da hoşuma gitti. Sanki kitabın sonunda bir yapboz çözmüş gibi hissettim kendimi. Güzeldi. Yazarın kalemi de gerçekten iyi, bunu görmüş oldum.
Şimdiyse üzüntümün sebebini anlatayım sizlere. Öncelikle ben bu kitabı bilinçli olarak almadım. 'Bilinçli' kısmını açacak olursam bu durumu: kitabı 'kazara' aldım :) Online alışverişlerde olabiliyormuş böyle durumlar demek. Ama kitabın tanıtım yazısını okuyunca 'yanlışlıkla' aldığım bu kitaptan pişmanlık duymak yerine mutlu olmuştum. Herkesin kendine göre görüşleri, inançları var ve açıkçası kitabın arkasında kitaba yorum yapan yapan şahıslar ile benim görüşlerim uyuşmuyor. Farklı dünyaların insanlarıyız :P Ama 'laf olsun torba dolsun' diye konuşan insanlardan olmamak için, maalesef en yakınlarımızda bile var böyle insanlar, her zaman benim görüşlerimin tersi düşünen insanların yazılarını, kitaplarını okumaya çalışmışımdır. Bir görüşü savunuyorsam eğer neden onu savunduğumu, benim görüşümün diğer görüşlerden farkı nedir bilmem gerektiğini düşünmüşümdür her zaman. Bu kitap da onlardan biri olacaktı benim için. Okuyacak, daha farklı insanlar tanıyacaktım AMA daha kitap bitmeden çok çok çok üzüldüm.
Bir görüşü olabilir insanın ama bu demek değildir ki biri senin gibi düşünmüyor diye o insan 'cahil' o insan 'yobaz' o insan 'hatalı' olsun sen ise hep en kültürlüsü, akıllısı, doğrusu ol. Yok böyle bir dünya kardeşim. Öyle bile düşünüyorsan saygı duyacaksın karşındakine! İki çift laf da etsen, 'a beni çok insan dinliyor' dikkatli konuşayım, bir çizgim, duruşum olsun, karşımdakini rencide etmeyeyim, aşağılamayayım değil mi?!
(Aşağıdaki paragrafta italik ile yazdığım kısımları kitaptan hiçbir şekilde değişiklik yapmadan alıntıladım)
Biraz daha açık konuşayım, kitapta 'inançlı' kesime apaçık bir saldırı var. Alttan alttan laf sokmalar da değil, sanırsın yazar kılıcı kalkanı kuşanmış da savaşa gidiyor. O kadar yerin altını çizdim ki bu kitapta, başta acaba yazar aslında kendi görüşlerini aşılamaya çalışmıyor da görüşlerini dar kalıplara sıkıştırmış insanları mı eleştirmeye çalışıyor diye düşündüm birçok kez. Ama kitabın sonuna doğru altını çizdiğim onca cümleden de anladım ki, hayır! ne yazık ki yazarın hiç de böyle bir çabası yok. Tersine yazarın Müslümanlara 'nasıl olsa bu da geçer' diyerek sanki bir hastalık sahibiymiş gibi baktığını, 'ne kadar çok türbanlı , çarşaflı kadın vardı!' diyerek bu durumun ona battığını, 'Elini tutmuyor, saçlarını okşamasına, sarılıp öpmesine izin vermiyordu' diyerek İslam'daki baba-kız ilişkisini çirkinleştirdiğini ve çok yanlış bir şekilde gösterdiği, 'İngilizce'yi ve Almanca'yı ana dili gibi bilen siyasal mezunu bir çarşaflı' cümleleri ile sanki kafasını örten beynini de örtüyormuş gibi 'kapalı' insanları küçük gördüğünü, ayak üstü 3 defa peşpeşe 'boş ol, boş ol, boş ol' diyerek İslamiyet'te boşanılabildiğini yanlış bir şekilde lanse ettiğini gördüm ve bilmem kaçıncı defa ÜZÜLDÜM. Ama hedeflediği şeyi başarma yolunda çok iyi ilerleyen sevgili yazarın gerçeklerin hiç de böyle olmadığını bildiğinden eminim. Yazar bilinçli olarak sadece belli bir kesimi, aslında özellikle yürekten, 'gerçek' inanan insanların tasvip etmediği bir kesimi sanki hepsi öyleymiş gibi yansıtarak çok küçülmüş diye düşünüyorum.
Rica etsem biri de benim saçımı okşasa bu kitaptan sonra... Böyle insanlar bizi daha çok yüceltiyorlar diye mutlu olmaya çalışıyorum sadece. Puanlama konusunda objektif olamam diye bu sefere mahsus puan vermeyeceğim, sadece içimde tutmak istemedim duygularımı düşüncelerimi o kadar yoksa en başında aslında bu kitap hakkında bir yazı yazmamaya karar vermiştim ama sonradan 'neden susacakmışım ki' diyerek kendimi gaza getirdim ve işte şimdi buradayım.
Kitap hakkında hoşuma giden bir yorum tık tık.
Sevgiler...
P.S: Kitap için fotoğraf çekmeye dışarı çıktığımda çok da hevesliydim halbuki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder