Transparent White Star

Playlist

5 Eylül 2014 Cuma

Top 5 Cuma - En Duygusal Romanlar

Hangi kitaplar  hakkında bir liste hazırlasam diye uzunca bir düşünme molasının ardından önermek istediğim tüm kitapların ortak yanının beni deli gibi ağlattıkları olduğunun farkına vardım. Deli gibi ağlama konusunda da ciddiyim, abartı yok tabi bu durumun benim her şeye ağlayabilme yeteneğim ile de bir alakası var ama o konuya girmeyelim şimdi değil mi ;) 

#1 - Uçurtma Avcısı / Khaled Hosseini


Konusu:  
Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

Uçurtma Avcısı, şu zamana kadar okumuş olduğum kitaplar arasında beni en çok ağlatandır. Okumamın üzerinden sanırım 6 sene falan geçti ama hala kitabın sonlarını okuduğum anı çok net bir şekilde hatırlıyorum. Bir kış gecesiydi, havanın karanlık ve soğuk olması yetmezmiş gibi bir de grip olmuştum.. O kadar ağlıyordum o kadar ağlıyordum ki yatağın içi dışı her tarafı selpaklarla dolmuştu, gözlerim şişmiş yazıları zar zor seçiyordum...neyse daha fazla çirkinleşmeye gerek yok. Uzun lafın kısası Uçurtma Avcısı benim için en duygusal aynı zamanda da en özel kitaplardan biridir. Kitap okumayı sevip de bu kitabı okumayan insan var mıdır bilmiyorum -varsa neredeydiniz bu zamana kadar demek istiyorum- ama eğer hala okumadıysanız bu kitabı, kalbiniz falan da yoksa bu kitabı mutlaka ama mutlaka! okumalısınız.

#2 - Piraye / Canan Tan



Konusu:  
...Kızıl saçılıymış Piraye. Kendimi, keşke ben de kızıl saçlı olsaydım, diye hayıflanırken yakaladım kaç kez... Okudukça, dizelerin arasına dalıp kendimden geçtikçe, tehlikeli bir biçimde özdeşleşiyordum Piraye'yle. Tiyatro sahnemde, bundan sonraki rolüm belliydi artık. Nazım Hikmet'in Piraye'si rolünü oynamak... Peki bana eşlik edecek oyuncu kim olacaktı? Bunu düşünmek bile anlamsızdı; karşımda Nazım vardı ya..

Bu kitabın sonunu okuduğum anı da net bir şekilde hatırlıyorum, aslında kolay kolay hatırlamam böyle şeyleri pek ama demek ki o kadar etkilemiş bu kitaplar beni. Ne kadar ağladığımdan bahsetmeyeceğim bu sefer, korkmayın. Belki bugün bu kitabı aynı duygularla okumam, o kadar ağlamam ama yeri bende bir başkadır. Bir de nasıl ağladımsa artık, yazarın bundan başka kitabını da okumadım ağlarım korkusuna :) Canan Tan sen çok yaşa emi! 

#3 - La Sonsuzluk Hecesi / Nazan Bekiroğlu


Konusu: 
Bir gün Sabâ Melikesi Belkıs’tan, Âdem’le Havva’nın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. İnsanın bütün halleri Âdem’de gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti.
Bu cümleyi yıllarca içimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadım, anlatmaya kalkışamadımNe zaman ki, kalma için değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada bir cennet sürgünüyle yazgılandığımı anladım ve Kelimeler Kitabı çift isimler sahifesinde, Âdem’le Havva’nın yanına bir de Habil’le Kabil’i ekledim. O zaman anladım anlatma zamanının geldiğini. Hikâyenin ismi düştü dilime bir gece: LÂ.
İLLÂ, dedim.Bir ömür boyu aradığım hece harfinin LÂ olduğunu bildim.

Hz. Adem & Havva'nın hikayesini öyle masalsı bir şekilde anlatmış ki sevgili Nazan Bekiroğlu, ben tasavvuf ya da dini kitaplar okumayı sevmem diyenleri bile kendine aşık edebilir. Dili için basit diyemeyeceğim ama işin güzelliği de tam da orada açıkçası. Kendisi ağlamaktan zor okuduğum kitaplardan biridir. Tadı hala damağımda kalmıştır, arkadaşıma ödünç verdiğim bu kitap geri geldiğinde 'ben bir kitabı ikinci defa okumam' falan demeyip ilk fırsatta kendimi yine o sayfaların güzelliklerine bırakacağım.

#4 - Neva / Ilgın Olut


Konusu:
Yıllar geçti üzerinden... Genç adam yıllar boyunca yaşadıklarının bir anını bile unutmadı. Genç bir kızın yalnızca kadınlara özgü derin bir yalnızlıkla, sevgiyi ve mutluluğu arayışını, bunun için yaşadığı masumane çırpınışlarını görememişti.Şimdi ise tüm yaşananlar uzaklarda kalan acı dolu bir hatıra gibi. Geldi, arkasında koskoca bir boşluk bıraktı ve geçip gitti.Öyle garip, bu boşluk hep içerlerde bir yerlerde duruyor ve hiçbir şey dolduramıyor onu.İşyerinde çalışırken, evde veya dışarıda dostlarla birlikteyken, çok derinlerdeki bir parça her şeyden ayrı... Sürekli içinizde çalan, sizden başka kimsenin duymadığı bir müzik gibi...Evdeki herkes gidip yatağına uzandığında ve bütün sesler kesildiğinde ruhunuzda o garip, berrak ama güçlü müzik duyuluyor sadece. Çok iyi tanıdığınız, varlığına iyice alıştığınız ruhunuzu okşayan bir melodi.Vicdanın pırıltılı, ince, yumuşacık fakat o çok güçlü melodisi...

Açıkçası bu kitabın uyuz bir tarafı yok değil. Okurken çoğu zaman satırları tam okumadan geçtiğimi hatırlıyorum, yine üzerinden çok uzun zaman geçtiği için emin değilim ama cümlelerin uzun ve biraz karmaşık yapılı olduğunu anımsıyorum. Ama sonu var ya o sonu, tabi sadece sonu da değil tüm kitap duygusal ağırlıklıydı ama özellikle sonu diyorum ve susuyorum..

#5 - Ateşböceği Yolu  / Kristin Hannah


Konusu:
"Kristin Hannah 70 ve 80'lerin heyecanını ve enerjisini ortaya sermektedir ve bunu öyle bir derin seviyede yapmaktadır ki okuyucuları iki kadın arasındaki dostluğun tam kalbine taşıyor. Ateşböceği Yolu bir şaheser."
 
Elin Hilderbrand

Ben bu kitabı okuduğumda etrafta bir Kristin Hannah kasırgası almış başını gidiyordu, herkes mi bir yazardan bahseder, kitaplarını okuyup durur. Aman Allah'ımmm! Ben de dayanamayıp kendimi bu kasırgaya kaptıracaktım ki 'dur orada!' dedim kendime, 'bu yol yol değil gelemezsin sen çok ağlamalara, dayanamazsın ' diye devam ettim. Khaled Hosseini kitaplarını okumaya devam etmeme rağmen Kristin Hannah ve Canan Tan'ınkilere bir türlü devam edememin sebebi sanırım türlerinin sadece romantik kitaplar olmasından kaynaklanıyor. Ağlıyorsun ağlıyorsun sonra belki kendine ilişkiler üzerine çeşitli tavsiyelerde bulunuyorsun vs vs.. O iş orada kalıyor işte, devamı yok. Ama yine de gerçekten güzel kitaplardı.. 'Ben ağlamam' diyen adamın bile en azından gözlerini doldurur, benim gözlerim de dolmadı diyen varsa çıksın ortaya kapışalım :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder