Transparent White Star

Playlist

30 Eylül 2014 Salı

Yorum: Uzun Hikaye


Başlık: Uzun Hikaye
Yazar: Mustafa Kutlu
Yayın Evi: Dergah Yayınları
Sayfa: 115

Ben sırtüstü çayıra uzanıyorum.
Gece göğü yıldızlarla kaplanmış.
Irmağın fısıltısı yaklaşıp, uzaklaşıyor.
Ara sıra ishak kuşunun feryadı işitiliyor.
Birkaç hayal kanat takıp havalanıyor. 

Kitabı bitirmemin üzerinden birkaç saat geçti ama ben hala bu dizeleri okuyorum. Çok feci etkisinde kaldım galiba, nasıl kurtulacağım bu durumdan bilmiyorum. Aslında kurtulmak istiyor muyum onu hiç bilmiyorum. 

Uzun Hikaye, Mustafa Kutlu'nun okuduğum ilk kitabı. Öyle görünüyor ki okuduğum son kitabı da olmayacak, açıkçası tüm kitaplarını almayı planlıyorum. Biraz abartıyorum gibi gelebilir ama inanın çok sevdim ben bu kitabı. Sanırım Uzun Hikaye gibi, yazarın diğer kitapları da böyle ince yani bir oturuşta bitecek ama ömür boyu hatırlanacak hikayelerden. Sevgili yazar uzun uzadıya betimlemeler yazıp, edebiyat yapmayı sevmiyor anladığım kadarıyla. Bir duygusallık var satırlarında ama kesinlikle işin cılkını çıkarmamış. İşte bu da daha değerli yapıyor yazdıklarını bence zira tam da bugünlerde edebiyat yapmak için edebiyat yapan yazarlardan -ismi lazım değil- bıkmış usanmış durumdaydım neyse ki bu kitap karşıma çıktı. Ne varsa eskilerde var aslında, her ne kadar güncel kitapları çok beğeniyor olsam da yok arkadaş kimse eskilerin verdiği tadı vermiyor. Ben bu kitabın satırları arasında dolaşırken sanki ben de hikayenin kahramanlarının yanına gidip onlar ne yaşadılarsa yaşadım. Güzel anıma mı denk geldi acaba diyeceğim ama yok, iki günde bitirdim ben bu kitabı ve her elime alışımda çok başka yerlere gittim. Yani aslında öyle ahım şahım olay örgüsü falan yok, gayet klasik şeyler ama öyle güzel yazılmış ki insanın içi gidiyor. Neyse sevgili kitap severler bu noktadan sonra benim kronik duygusala bağlama noktam, daha fazla yazmasam herkes için daha iyi olacak gibi :)  Siz iyisi mi, alın bu kitabı okuyun. 115 sayfa elinize yapışmaz ki, tabi ben öyle öykü okumayı sevmem derseniz orası başka tabi ama yine de gönül ister ki herkes okusun bu kitabı, şöyle bir eskilere gitsin güzelleşsin geri gelsin. Bir de söylemeden geçemeyeceğim, bir ara nedense Cengiz Aytmatov'u okuyormuş hissine kapıldım ama kesinlikle yazım tarzları aynı değil iki yazarın zira Cengiz Aytmatov okuyanlar bilir sağa baksanız betimleme sola baksanız betimleme oysa Uzun Hikaye öyle değil, sanırım tek ortak noktaları köy/kasaba yaşantısını böylesine gerçekçi ve güzel bir biçimde anlatmaları. Biraz nostaljiye kim hayır der ki! Ne diyordum.. Evet, siz en iyisi bu kitabı bir okuyun :) 

Bibliomaniacs Puan: 



Uygun Fiyat Listesi

DR: 6 TL
İdefix: 6 TL
Babil: 6 TL
Kitapyurdu: 6.40 TL




28 Eylül 2014 Pazar

Yorum: Sevdalı Bulut


Başlık: Sevdalı Bulut
Yazar: Nazım Hikmet
Sayfa Sayısı: 109
Yayınevi: YKY

Ne yalan söyleyeyim biz her türlü tarihimizi kötü bir şekilde yansıtmaya bayılıyoruz. İllaki birilerini kötüleyeceğiz. Neden böyle dediğimi anlatacağım ama öncelikle söylemek isterim ki kitabı beğendim, Nazım Hikmet'i de severim yalnızca kitapta bazı noktalar vardı ki çok takıldım, okumaya başladığımdan beri aklımdan atamadım bu düşünceleri ondan dolayı burada anlatmadan geçemeyeceğim.

Kitap küçük yaş grupları için yazılmış olmasına rağmen bir öğretmen adayı olarak benim de bu kitabı okumam gerektiğini düşündüm, zira bilmediğim bir şeyi öğrencilerime gözüm kapalı bir şekilde öneremem. Önerinin dışında, kitabı okumak istememin bir diğer sebebi de bu tür kitaplar sayesinde içimdeki çocuğu bir şekilde hala yaşatmaya çalışmamdır. Okuduğuma pişman mıyım peki? Hayır. Kafamda tereddütler oluştu mu? Ne yazık ki, evet. 

Kitap kısa hikayelerden oluşmakta, hepsi de çocukların ilgisini çekecek şekilde yazılmış ve sevgili Cem Kızıltuğ'un harika resimleri ile de çok daha güzel bir hale getirilmiş. Belki de şu ana kadar edindiğim en kaliteli basımlardan biridir. YKY'nın şu zamana kadar yanılttığını da görmedim zaten. 

Neyse kısa kesip sadede geliyor, ve yazının başında çıtlattığım derdimi anlatmaya başlıyorum. Dediğim gibi milletçe bayılıyoruz tarihimizden karakterleri yermeye halbuki güzel yanları görmeye çalışsak oh ne ala. Tabi demiyorum ki sadece iyi yanlarını görelim ama en azından mevzu çocuklar oldu mu biraz daha dikkatli olmak gerek. Şimdi diyeceksiniz ki sen büyük üstaddan daha mı iyi bileceksin?. Haşa, ne haddime. Ama kitabın başından beri içinde padişah geçen her hikayede bir kötüleme, yerme okuyunca yerimde rahat duramıyorum siz de hak verirsiniz ki. Bir örnek vereyim mesela: 

Padişahın kızı yalnız dünya güzeli değil çok da iyi yürekliydi de. "Böyle de padişahın kızı olur muymuş!" diyeceksiniz. Olur. Padişah ailesinden tek tek iyi insan çıkabilir. Fakir köylü ailesinde tek tek kötü insan çıktığı gibi.

Sadece bu kısım değil tabi ki, genel olarak hikayelerde geçen istisnasız her padişahın tebasını ezen, alay eden, zalim bir yanı yanı mevcut. Bir süre sonra insan, bu yazar ne yapmaya çalışmış demeden edemiyor? Sonuçta siz de bilirsiniz ağaç yaşken eğiliyor yani söz konusu çocuk psikolojisi, bilinçaltı mevzu olduğunda normalden çok daha dikkatli olmamız gerekiyor ki bu kitap da öyle alelade bir kitap değil. Daha dün yabancı birinin çocukken bu kitabı okuduğunu çok da beğendiğini belirttiği bir yazıyı okudum, o da ister istemez padişahların hepsinin böyle olduğunu düşünmüştür.

İşte böyle sevgili kitap severler, kitabın kalitesine, basımına, genel olarak hikayelere hayran kaldım ama gelin görün ki küçük görünen bu büyük sorun benim kanıma çok dokundu.. Çok da üzüldüm açıkçası. Sizlerle de bunu paylaşmak istedim. Varsa bu kitabı okuyan ve benden farklı düşünenleriniz, düşüncelerinizi dinlemek hoşuma gider :)   


Bibliomaniacs Puanı:




Uygun Fiyat Listesi:

Kitapyurdu: 13.27 TL
İdefix: 13.50 TL
Babil: 13.50 TL
DR: 13.50 TL

26 Eylül 2014 Cuma

Top 5 Cuma - En Güzel Kitap İsimleri

Merhaba kitap severlerrr :) 
Her hafta, acaba sonraki haftalarda neyin Top 5 listesini yapsam diye düşünüyorum ama konu kitaplar olunca illa ki bir şey bulunuyor :) Bu hafta da benim şu zamana kadar en beğendiğim, en çok dikkatimi çeken kitap isimlerini paylaşmak istedim. Kitap satın alırken söz konusu yazar beğendiğim biri olunca isimlere çok dikkat eden biri değilim ama hiç bilmediğim bir yazarın kitabını alırken kitap ismi de etki ediyor tabi. Bu listeyi hazırlarken kitaplarını okuduğum okumadığım bir çok yazar arasından seçim yaptım ve son 5'e bu kitaplar kaldı. Aslında çok fazla kitap ismi var paylaşacak ama en başında bu liste 5'i geçmemeli diye saçma bir karar alınca el mahkum şimdilik bu kadarını paylaşabiliyorum umarım siz de bu listeyi seversiniz zira bugün hayli soğuk bir Cuma günü olunca listeyi hazırlamak biraz zor oldu benim için ama sonunda bitti. Bakalım hangi kitaplar var listemizde ^^


#5 - Beyoğlu Rapsodisi 


Goodreads Puanı: 3.65
Konusu:
Üç arkadaşın hikâyesi bu. Biraz da Beyoğlu’nun hikâyesi. Beyoğlu’nun karmaşasının, kalabalıkların arasına gizlenen sırların hikâyesi. Sokakların, binaların, bildiğimiz, bilmediğimiz köşelerin, ama en çok insanların hikâyesi. Çocukluktan başlayan, mekânı yine Beyoğlu olan bir dostluğun bugünü anlatılıyor “Beyoğlu Rapsodisi”nde. Üç farklı kişiliğin, üç farklı yaşam tarzının birleştiği bir nokta bu dostluk. Önce onları tanıyoruz, hayatlarına tanık oluyoruz. Sanıyoruz ki, her şey hep böyle doğal gidecek. Sanıyoruz ki, hayat normal seyrini sürdürecek. Ama gün geliyor, bir fotoğraf sergisi hayatlarını değiştiriyor. Önce bir kadın giriyor bu üçlünün arasına, bir Rus. Sonra cinayet fikri hayatlarının bir parçası oluyor. Soruşturmalar, sorular... Ve sırlar geliyor ardından. 
Şahsen çok da Ahmet Ümit hayranı biri değilimdir ama hep bir kitabını okumak istemişimdir ve utanarak söylemeliyim ki kitaplığımdaki tek kitabı olan Sultanı Öldürmek romanı da yarım kalmış bir şekilde beni beklemektedir. Her ne kadar kitaplarını okumamış olsam da kitap isimleri konusunda kendisini oldukça başarılı buluyorum. Listeye bir kitabını koyarak vicdanımı rahatlatmak istediğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz - ya da yanılmıyorsunuz ama neyse konumuz bu değil- .
#4 - Puslu Kıtalar Atlası


Goodreads Puanı: 4.49

Konusu:
Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hâlâ malûm konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu…“Rendekâr doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makûl. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.”Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı. Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:“Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.”
Uzun zamandır okumak istediğim yazarlardan/kitaplardan biri. Goodreads puanı da böyle yüksek olunca sanırım daha fazla beklememem gerektiğini anlamam gerekiyor. Sanırım tek beklediğim biri beni dürtsün, çıkıp 'Bu kitabı hemen okumalısın, ne bekliyorsun' desin, kitabı hemen alıp okuyacağım. 

#3 - Saatleri Ayarlama Enstitüsü 


Goodreads Puanı: 4.42

Konusu: 
Şiirlerinde sembolist bir dil kullanan Ahmet Hamdi Tanpınar romanlarında gerçekçi ve sosyal sorunlara eğilen bir tarzı tercih etmiştir.Saatleri Ayarlama Enstitüsü Türk insanının doğu ve batı arasında bocalamasını irdeleyen bir başucu romanıdır.Saatleri Ayarlama Enstitüsü, içeriğini ve konusunu romanın karakterlerinden Nuri Efendi (Saat Ustası), Mübarek (Ayaklı ve yaşlı bir İngiliz yapımı duvar saati), Halit Ayarcı ve saat-zaman-insan ilişkilerinden almaktadır.Anlatım, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kendine has simgeci anlatımıyla birleşip, zaman zaman gelişen olaylarla birlikte başkalaşmaktadır. İnsanların popülerliğe ve paraya verdiği önemin, insanların nasıl bir anda yüz değiştirebileceğinin altı çizilmektedir.İki uygarlık arasında bocalayan,toplumumuzun yanlış tutumlarını,davranışlarını alaya alan eleştirel bir romandır.Yapıt çocukluğu II. Abdülhamit döneminde geçen, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de yaşayan Hayri İrdal'ın anıları şeklinde kurgulanmıştır.Roman dört bölümden oluşmaktadır:Büyük Ümitler,Küçük Hakikatler,Sabaha Doğru,Her Mevsimin Bir Sonu Vardır.

Okunacaklar listemin başlarındaki kitaplardan biri : Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Klasik kitaplardan biri olduğu için çok da yorum yapmaya gerek yok sanırım ama başka bir Top 5 Cuma listesini sırf bu kitaba ayıracağım kesin zira o kadar mükemmel yabancı kapak tasarımları var ki kitabın hakkında hiçbir şey bilmeseniz bile sırf ismi ve kapak tasarımı için okursunuz sanıyorum.

#2 - A'mak-ı Hayal 


Goodreads Puanı: 4.25

Konusu:
"Tuhaf! Varla yok hiç bir olur mu? Örneğin ben şimdi varım, yarın yok olacağım. Bu ikisi arasında fark yok mu?" dedim.
Deli, başını çevirdi. Kahkahayı bastı:

"Vay! Sen varsın ha?! Acaba var mısın?"

Ruh ve madde âlemi arasında varlığın hakiki manasını arayan Raci'nin yolu nihayet bir gün, mezarlıktaki küçük kulübesinde yaşamını sürdüren Aynalı Baba ile kesişir. Benliğini şüphe ejderhasına teslim etmek üzere olan Raci'nin kafasındaki sis perdesi, bundan sonra yavaş yavaş dağılır ve bizleri tadına doyamayacağımız heyecanlı bir yolculuğa çıkarır. Raci'nin, hayalin derinliklerinde hiçlik zirvesinden Zerdüşt'ün diyarına, Kaf ve Anka'ya, oradan da ilahi aşkın nuruna doğru yaptığı bu manevi yolculukta tasavvuf deryasının sırlarına doğru kanat çırpacaksınız.

Listedeki tek okuduğum kitap A'mak-ı Hayal. Kitabı sipariş etmeden 5 dakika öncesine kadar ne adını biliyordum ne yazarını. Kitapyurdu.com'un sayfalarına öylesine dolaşırken görmüştüm bu kitabı ve yorumlarını baktığımda nasıl olup da adını bile duymadığıma şaşırmıştım. Kitabı bitirdikten sonraki düşüncelerime gelince, ismi kadar olmasa da güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. O kadar güzel yorumdan sonra  belki de ben çıtayı yüksek tuttum diye beklentilerimi karşılamadı bu kitap ama yine de güzeldi. Bu tarz kitapları sevenler beğenecektir A'mak-ı Hayal'i.

#1 - Karısını Şapka Sanan Adam


Goodreads Puanı: 4.02

Konusu:
Somut zamanda "kayıp" olan bir insanın varlığını oturtabileceği, kendini var kılabileceği bir yer var mıdır? Varlığının farkında bile olmadan kullandığımız duyularımızın küçük bir kısmını kaybettiğimizde neler olabilir? Profesör Sacks'tan romantik tavırlı, geniş ve açık uçlu yaklaşımlarla örülmüş "ciddi" bir kitap.
Sıradan her insan için "zihinsel" bir yolculuk, nöroloji ile ilgilenenler içinse kaçınılmaz bir kitap.


Şu sıralar ismi ile en çok ilgimi çeken kitap Karısını Şapka Sanan Adam, tabi konusunu da beğendim ama okursam sırf ismi için okuyacağıma hiç şüphem yok :) 

Sizin en çok beğendiğiniz ya da  en çok ilginizi çeken kitaplar hangileri sevgili kitap severler ??? 




25 Eylül 2014 Perşembe

Yorum: Cress (Lunar Chronicles #3)


Evet sanırım ben bu serinin bağımlısı oldum. 10 kitap olsa yine de okurum herhalde. Sorun kesinlikle bende değil, aslında ortada sorun olduğu falan da yok hani. Seride 4 kitap var, 4'ünün de asıl kahramanı -varsa öyle bir şey, zira hepsi asıl kahraman, farklı kişiler ama hepsinin hikayesi tüm seri boyunca devam ediyorum, Cinder ile başlayan Cinder&Kai'nin hikayesi, Scarlet'da Wolf&Scarlet'ın hikayesi ile birlikte, bu iki çiftin hikayesi Cress'de muhteşem yeni karakterlerin eklenmesi ile son hızla devam ediyor. En başından beri seri ile ilgili tek tereddüdümün bu kadar çok karakteri + çifti yazar nasıl anlatacak, o anlatacak da bize yetecek mi sorusu olmuştu. Ama şimdi anlıyorum ki, demek ki böyle bir şey olabiliyormuş. Neyse lafı uzatmayıp Cress'e dönecek olursak:


Başlık: Cress
Yazar: Marissa Meyer

Şu kapak tasarımına bir bakın sevgili okurlar. Nasıl muhteşem, nasıl harika! Sırf bu kapak için bile okunur bu seri.. Tamam belki kapak için okunmaz ama yani şeyyy. Kitap çok güzel ki zaten. Peki tamam sustum saçmalamıyorum artık.



Bu kitap benim için en başından beri -daha kitabı okumadan- serinin en favori kitabım olmuştu, neden derseniz cevabı basit : Rapunzel! Başka söze gerek var mı bilmiyorum ama Rapunzel benim hala daha en sevdiğim masal kahramanıdır. Ah tabi favori kitabım olmasının sebebi sadece Rapunzel'den ötürü değil, diğer sebep ise: bu kitapta Rapunzel bir hacker! Rapunzel=Hacker, Hacker Rapunzel... Hayal edebiliyor musunuz ?.. Nasıl da muhteşem bir karışım ^-^ Bunun bilgisayarlara olan sınırsız aşkım ile hiçbir alakası yok. Ayrıca her şey bununla da sınırlı değil, sevgili hacker Rapunzel'imiz ya da Crescent Moon'umuz yıllardır bir uyduda süren esaretinden sonra kazara* Dünya'da bir çölüne düşüyor. Her ne kadar yıllar boyunca bir gün Dünya'ya gitmenin hayalini kuruyor, Dünya ile ilgili her şeyi gizlice araştırıyor olsa da kendini birden orada bulması onu  oldukça şaşırtıyor işte bu da bizler için oldukça eğlenceli sahnelere vesile oluyor. Wuhuhuhuu... 




Kurgu öyle incelikle tasarlanmış ki şaşırırsınız, bu tüm seri için belki böyle ama özellikle bu kitap için çok daha başka ve özel olmuş. Dil ile yaptığı oyunlar tam da ne yaptığını bilen bir yazarın yapabileceği şeyler mesela ne mi: kahramanlarımızdan biri olan -en sevdiğim- Thorne'un gemisinin adı Rampion bir bitki adı ve sıkı durun bomba geliyor! Rampion'ın Almanca karşılığı Rapunzel ve aslında hikayenin ve bir yorumda da okuduğuma göre Grimm Kardeşler'in yazmış olduğu hikayenin bazı versiyonlarında da bu bitkinin adı Rapunzel olarak geçiyor. Ve Cress'de aslına bu bitkinin familyasından başka bir bitkinin adı. Yani Rampion, Cress, Rapunzel hepsi birbiri ile çok alakalı kelimeler. Böyle bir kurgu nasıl da görmezden gelinir ki şimdi. 

Belki de bu seriyi sadece kurgu bir roman olarak görmediğimden dolayı bu kadar sevdim, ama işte tüm bular kitap Türkçe'ye çevrildiğinde ne olur hiç bilemiyorum, tek temennim çevirmenin gerçekten işini severek yapan, başarılı biri olması yoksa yazarın emekleri boşa gitmiş olacak bir yerde. Tüm bu bilgilerin dipnot olarak kesinlikle verilmesi gerekiyor. Sesimi duyan varsa bu ricamı dikkate alınız lütfen.

Şimdilik benden bu kadar, yoksa bu kitap/seri ile ilgili sabah kadar konuşurum ben her ne kadar sevgili bibliomaniac arkadaşım Betül'cüğüm fantastik romanlardan pek haz etmese de :) 


Bibliomaniacs Puan:

  


20 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap Mimi : Okuma Alışkanlıkları !



1. Evde kitap okumak için özel bir yeriniz var mı ?

Filmkolik: Hayır yok, yeter ki kitap okumak isteyeyim çok rahatsız bir şekilde de olsam o kitabı okurum.  

Betül: En çok yatağımda okurum ama buna özel bir yer diyemeyiz yeter ki kitap olsun her yerde okunur ^^

2. Kitap ayracı mı yoksa herhangi bir kağıdı mı ?

Filmkolik: Kesinlikle kitap ayracı, hatta yakınlarım bilir ki tabiri caizse tam bir ayraç sapığıyım :) Nerede ayraç görsem hemen alırım ya da kendim yaparım. 

Betül: Geçen seneye kadar ayraç koleksiyonu yapan ben bu sene o huyumdan vazgeçtim ama hala ayraç düşkünlüğüm var, her kitapçıya girişimde mutlaka bir tane orijinal bir ayraç alırım ama bazen olur boş bir kağıdı katlarım süslerim kendi ayracımı oluştururum.

3. Kitap okurken herhangi bir sayfada durur musunuz yoksa belirli bir sayfayı ya da bölümü mü beklersiniz ? 

Filmkolik: Bu konuda çok dertliyim aslında. Kitap satın almadan bölümlere ayrılmış olmasına dikkat ederim, eğer bölüm bölüm değilse kitabın çok güzel olduğunu düşünürsem satın alırım. Ama eğer bölümlü değilse de olayların akışına göre en durgun sayfa neresiyse o sayfayı seçerim kitabı elimden bırakmak için.

Betül: Kitap okurken bölümü bitirmediğimde sanki tekrar kitabı elime aldığımda her şey karışacakmış gibi gelir o yüzden eğer kitap bölümlerden oluşuyorsa - bölümlerden oluşması tercihimdir- kesinlikle bölüm bitmeden kalkmam başından ama eğer bölümlü değilse en uygun paragraf başında bırakırım.

4. Kitap okurken bir şeyler yeyip içer misiniz ? 

Filmkolik: Yeri geldiğinde evet, ama olmasa da olur neyse ki bu konuda bir takıntım yok ^^

Betül: Aslında tam bir boğaz düşkünüyüm bir şeylerle uğraşırken daima yeyip içerim ama bu kitapta böyle değil kitap okurken bir şeyler yediğim de dikkatim dağılıyor kendimi kitabıma veremiyorum.

5. Müzik dinlerken ya da Tv izlerken kitap okuyabilir misiniz ?  

Filmkolik: Müziksiz okuyamam desem ^^ Ben kitap okurken kesinlikle etrafta sesler olmalı ama öyle çok rahatsız edici değil tabi. Sanırım bu yüzden en çok otobüsteyken kitap okumayı seviyorum.

Betül: Tv izlerken kitap okuyamam kafam karışır fakat müzik için böyle bir kuralım yok. Olsa da olur olmasa da^^

6. Aynı anda bir kitap mı yoksa birden fazla mı okumayı tercih edersiniz ? 

Filmkolik: Birden fazla. Ama aynı anda okuduğum kitapların türlerinin farklı olmalarına dikkat ediyorum, sanki aynı olursalar konular karışacakmış gibi hissediyorum. 

Betül: Birden fazla kitap okumayı daha çok severim ama türleri farklı olacak. Bu konuda ki tek sıkıntım bir yere giderken hangi kitabımı alacağıma karar veremediğim için o an okuduklarımın hepsini almam ^^

7. Evde mi yoksa herhangi başka bir yerde mi kitap okursunuz ? 

Filmkolik: Herhangi bir yerde okuyabilirim ama dediğim gibi en çok otobüste okumayı seviyorum ^^ Özellikle yolculuk uzun sürecekse..

Betül: Evde okumaktansa otobüste metroda yani yolculukta okumaya bayılırım yada kitabımı alıp sahile gidip çimlere oturup okumanın keyfi bambaşka benim için.

8. İçinizden mi okursunuz yoksa sesli mi ?

Filmkolik: İkisi de. Türkçe kitapları içimden okurum, ama İngilizce okurken , her zaman değil ama bazen, sesli okuduğum anlar da olur. 

Betül: Eğer edebi bir kitapsa yada dili İngilizce ise sesli okumak daha keyifli oluyor ^^

9. Bir kitabı kelimesi kelimesine okur musunuz yoksa belirli yerlerini atlamayı mı tercih edersiniz ? 

Filmkolik: İsteyerek değil ama bazen kelimeleri atladığım oluyor.. Kimi kandırıyorum ki, ne bazeni çoğu zaman. Ama gerçekten isteyerek değil...

Betül: Eğer kitaptan gerçekten çok sıkıldıysam bazı yerleri atlayabilirim kitabı yarım bırakmaktan daha iyidir diyerekten ^^

10. Kitabı okurken sayfaları iyice açıp kitap sırtının kırılmasına aldırır mısınız ? 

Filmkolik: Kitaplarım benim bebeklerim, sayfaları şöyle ucundan yavaşça açıp okurum çoğu zaman ama bazen kendimi kaptırdığım anlar da olmuyor değil. Yine de çoğu zaman oldukça dikkatliyimdir okurken.

Betül: Kitabı kırmak mı?? Kitaplarım benim için çok değerlidir bir kitabı aldığım da ilk işim kenarlarını güzelce bantlamak okurken de olabildiğince zararsız okurum. Bu yüzden kitaplarımı ödünç vereceğim kişinin kitabıma aynı özeni göstereceğine emin olmam gerek ve tabi sakın kırılmasın diye de tembihlerim.

(Filmkolik: Bant konusunda gerçekten çok ciddi, hala bende duran bir kitabı var ki başına bir şey olacak diye çok korkuyorummm :))

11. Okuduğunuz kitaplara yazı yazar mısınız ? 

Filmkolik: Bir sene öncesine kadar ismimi yazmak şöyle dursun kalemin ucunu bile değdirmezdim kitaplarıma. Bu sene ise ismimi de yazıyorum, sevdiğim satırların da altını çiziyorum ama not almıyorum, not alma gereği hissettiğim zaman post-it kullanıyorum, ne güne duruyorlar değil mi ^^ 

Betül: Her kitabıma kesin ismimi, tarihi ve nereden aldığımı not düşmüşümdür. Kitabı okurken altını çizdiğim yerler de olur ama eğer not düşmem gerekiyorsa post-it kullanırım üzerine yazmam.



Kitap mimlerini başka başka bloglarda, youtube'da gördükçe bir tane de bizim sayfamızda olsun istemişimdir hep ve ilk mim olarak da böyle genel bir mim seçtim. Daha yeni olduğumuz için biraz kendi çapımızda takılıyoruz, başka bir blogda bu mim kullanıldı mı bilmiyorum.. Kullanılması bir sorun olur mu onu da bilmiyorum. Neyse bizden şimdilik bu kadar, umarım bizim soruları cevaplarken eğlendiğimiz kadar siz de okurken eğlenirsiniz.. 

Mimin orijinali için tık tık...


17 Eylül 2014 Çarşamba

Yorum: Scarlet (Lunar Chronicles #2)


Başlık: Scarlet
Yazar: Marissa Meyer




Evet sonunda Scarlet yorumumu yazmış bulunmaktayım. Aslında kitabı okuyalı baya oldu ama nedense bir türlü yorum yazma havama giremedim. Dün gece de Cress'i (Lunar Chronicle Serisi'nin 3. Kitabı) okumaya başlayınca, işte şimdi yorumumu yazabilirim dedim. Eğer bu seriyi daha önce hiç okumamış dahası adını bile duymamışsanız bu sayfayı olabildiğince hızla terk etmenizi öneriyorum zira kendimi tutamayıp ilk kitaptaki olaylardan bahsetmeyeceğime söz veremem. İlk kitabın yorumu için tık tık..

Evet ilk kitapta Cinder ile Prens Kaito'yu bol bol okumuş yeri geldiğinde -belki de- sıkılmıştık ama yine de sevmiştik onları yani en azından ben sevmiştim hem de fazlasıyla. Ve ikinci kitap konusundaki tereddütlerimden bahsetmiştim sizlere, Cinder'in hikayesinin bitmemiş olmasından ikinci kitapta karakter sayısı çok olursa yazarın durumu nasıl toparlayacağından, sayfa sayısından endişe ettiğimden vs. Ama şaşırtıcı bir şekilde, tüm tereddütlerim 'neyse ki' fos çıktı. Scarlet'da sadece Scarlet&Wolf'u değil, Cinder&Prens Kai'yi, Iko ve Kaptan Thorne adındaki yeni karakterimizi bolca okuduk. Aslında hikaye bakımından benim için Cinder ve Prens Kai'nin hikayesi ,diğer okurların aksine, çok daha güzel, Scarlet ile Wolf'u o kadar benimseyemedim ben hem de ikisin de karakterlerinin çok dahaa baskın olmalarına rağmen. Ne bileyim Scarlet kitabı adı Scarlet olmasına rağmen benim için Cinder'ın devamından öte değildi çoğu zaman. Yine de bir çok okurun dediği gibi ikinci kitabın daha güzel olmasına hak vereceğim çünkü bu kitap her yönden çok daha eğlenceliydi benim için. Sanırım daha çok beğenmemin yegane sebebi de Kaptan Thorne oldu. Marissa Meyer bu karakteri yazmakla kesinlikle çok akıllıca bir seçim yapmış. Kitabın yıldızı kesinlikle Thorne oldu. Belki de diğer karakterlerin aksine ciddiyetten oldukça uzak olmasıydı onu sevmemin sebebi. İlk kitapta Iko çok sevilmişti ve bence Thorne bu kitapta Iko'yu da geçti. Ve spoiler gibi olmasın ama Thorne'u serinin 3. kitabında yani Cress'de daha çok seveceksiniz ^-^

Ayrıca ilk kitapta Kai biraz sönük kalmıştı, şimdi de çok öne çıktı diyemeyeceğim ama karakterinde toparlanmalar olmadı değil. Yine de ben çok da silik bir karakter olarak göremiyorum onu, sonuçta bu serideki her kahramanın! eksiklikleri var, bir şekilde hepsi sorunlu karakterler ve serinin beni en çok çeken tarafı da bu işte. Cinder'in bir cyborg olması, Kai'nin çok da parlak bir prens olmaması.. Scarlet ve Wolf'dan bahsetmek isterdim ama sanırım bahsedersem spoiler olurdu ondan bir şey söylemiyorum ama kısacası hiçbiri tam anlamıyla dört dörtlük bir kahraman değil. Fakat seri devam ettikçe bir okur olarak şahsen ben hepsini çok daha fazla seviyorum. 

Kitap ile ilgili tek sorunum, her kitabın kalınlığının gittikçe artıyor olması bu gidişle Winter 700 sayfa falan olacak gibi. Allah kolaylık versin bizlere ne diyeyim. Sanırım serinin başında olduğu gibi sonunda da hala savunduğum tek görüş karakter gelişiminin tüm seri boyunca değil de her bir çiftin bir kitapta tamamlanmasını istemem olacak. Keşke Cinder'ın -neredeyse- tüm hikayesi Cinder kitabında bitseydi, Scarlet'ın Scarlet'da..  Sanki öyle çok daha güzel olurmuş gibi hissediyorum, böyle bölük pörçük okumak beni pek sarmadı. 

Son olarak, en kısa zamanda Türkçe yayın hakları alınsa hiç de fena olmayacak hani.

Bibliomaniacs Puan:




14 Eylül 2014 Pazar

Yorum : Biz Osmanlıyız



Başlık: Biz Osmanlıyız
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
Sayfa Sayısı:223
Yayınevi: Nesil Yayınları


"Ey oğul, beysin
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana.
Geçimsizlik bize, çatışmalar, uyuşmazlıklar bize, adalet sana.
Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlama sana.
Ey oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!
Ey oğul, yükün ağır, işin çetin, gücün kula bağlı.
Allah yardımcın olsun!."

          Bu sözler Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye olan vasiyetidir. Bence Osmanlı'yı tanıyabilmek için öncelikle bu cümleleri anlamak gerekir. Sözlerdeki inceliğe bir bakalım nasıl da bize Tv'de ya da okul kitaplarında tanıtılan Osmanlı'dan uzak değil mi? Hiçbir millet yoktur ki atasını bizim gibi küçümsesin, bağlarını koparmak için uğraşsın. Bu durum için yazarımız şunu söylüyor: "Cumhuriyet Türkiyesi, eski köklerin üzerinde kendini geliştirmeye çalışacağına, kökleriyle gereksiz bir rekabete girdi, Osmanlı'yla yarışa kalkıştı." Böyle bir yarış olamaz zaten böyle bir yarışın kazananı da olamaz sonuçta Osmanlı demek biz demek. Belki de atamızı unutma çabamızın sebebi atalarımızı yanlış tanımamızdır. Okula gittiğimizde tarih kitaplarımızda "kızıl sultanın / hain sultanın" yaptıklarını okuyup eve geldiğimizde Tv'de sadrazamını, oğlunu katleden ve sefere çıkmak yerine sarayda eğlence peşinde koşan padişahları izlersek eğer bırak bağlarımızı koparmayı onlardan nefret etmemiz yeridir. Şöyle bir Rus tarihine gidelim, Rus Çarı Deli Petro'yu hepimiz biliriz fakat ona deli diyen biziz Ruslar "Büyük Petro" derler zırdeli olan çarlarına. Bir de Avrupa'ya bakalım Karanlık dönemlerini bile yüceltmişler. Ya biz? Sultan İbrahim'e deli, Abdülhamid'e Kızıl Sultan, Vahidettin'e hain demişiz ya da bize böyle dedirtilmiş. Peki neden böyle tanıtılıyor Osmanlı? Çok mu korkuyorlar Osmanlı'nın veya Osmanlı ruhunun tekrar ayağa kalkmasından?

        Osmanlı demek İslam demek ve İslam demek ilim - irfan demek, hoşgörü, adalet, saygı, sevgi, padişah dahi olsan kendini büyük görmeyip en büyüğe tabi olmak demek. Osmanlı bunların hepsini barındırırdı bünyesinde.
  • Fetih sonrası Avrupa kütüphanelerinde birkaç yüz kitap varken Osmanlı kütüphanelerinde yüz binlerce kitap vardı
  • Hoşgörü ve demokrasi kavramları için fetih sonrası Fatih'in insan hakları ile ilgili Amanname'sine bakmamız yeterlidir.
  • Kadılar gerektiğinde padişahı da yargılayabiliyorlardı hatta bir padişahın adalet sağlanması için kolunun kesileceği bilinir. Adalet karşısında herkes gerçekten eşittir, lafta değil. 
  • Dışarıdan bakıldığında zengin evi ile fakir evinin hiçbir farkı yoktu buda sınıf farkının olmadığını gösterir.
           Bu liste daha uzar gider ama ben lafı fazla uzatmasam daha iyi bence siz bu güzel kitabı okuyun, çarpıtılan/ değiştirilen tarihten uzaklaşıp gerçek tarihimizi tanıyın. Yazarımız çok güzel bir dille hiç sıkmadan Osmanlı'yı bize anlatmış hemde her noktaya değinerek yani kafanızı karıştıran aklınızda soru oluşturan pek çok konuya cevap bulabirsiniz bu kitapta. Mesela ben kitabı okurken hep bakalım "kardeş katli" konusuna değinecek mi dedim malum bu aralar en çok takınılan konulardan biri bu konu ve yazarımız kitabın sonlarına doğru bu konuyu da ele almış, çok ayrıntılı değil fakat tatmin edici. Üslubun sıkıcı olmamasından dolayı tarih sevmeyen okurlar da rahatlıkla okuyabilir bu kitabı ve bende gönül rahatlığıyla 5 puanı veriyorum bu kitaba.^^

Not : Yok ben zaten Osmanlı'yı tanıyorum diyorsan o zaman bu kitap o faziletli günlere olan özlemi azaltabilmek için okunabilir.^^


Bibliomaniacs Puanı : 


Uygun Fiyat Listesi
Kitap Yurdu : 7.70 TL
İdefix : 8.25 TL
Babil.com : 7.70 TL
D&R : 8.25 TL

12 Eylül 2014 Cuma

Top 5 Cuma - Tarihin En Çok Yasaklanan Kitapları

Merhaba sevgili kitap dostları, yine yeni bir Cuma günü geldi çattı. Günler çok mu hızlı geçiyor şu son iki senedir yoksa bana mı öyle geliyor bilemedim ama bu durumdan endişe etmiyor değilim. 
Neyse biz konumuza dönecek olursak eğer, bugünün Cuma olduğunu biraz geç fark ettiğimden dolayı bu liste oldukça hızlı bir şekilde karar verilip hazırlanmıştır bilmenizi isterim. Yine de güzel bir konu olduğunu düşünüyorum.. Bu güne kadar tarihte en çok hangi kitaplar yasaklanmıştır diye kaç kere google taraması yaptığımı bilmiyorum, sırf yasaklanmalarından dolayı okumak istediğim bir çok kitap olduğu doğrudur. O halde bakalım hangi kitaplar bu güne kadar en çok yasağı yemiş. 

#5 - Animal Farm / George Orwell


Hayvan Çiftliği ilk yasağını 1945 yılında Amerika'da yayınlandığında SSCB'yi eleştirdiği gerekçesi ile yasaklanmış bir kitap. 2002 yılında BAE'de ise domuzların konuşmasının İslama aykırı olduğu gerekçesi ile yasaklanmış. 

Kitabın SSCB'yi eleştiri amaçlı yazıldığı doğru tabi bu yasaklanmasını ne kadar haklı gösterir bilemiyorum sonuçta sürekli demokrasi deyip duruyoruz. İslam konusunda ise ne yorum getirsem bilemedim. Yine de benim için bu kitabın bu kadar yasaklanması onu çok daha değerli kılıyor. Kitabı daha bu sene okuduğum için yakın bir zamanda değil belki ama önümüzdeki bir iki sene içerisinde tekrar okuyup, bu defa kitaptan neler alacağımı merak ediyorum. 

#4 - Where's Waldo / Martin Hanford 



Kitap ilk defa 1990 yıllarında arka kapakta yarı çıplak bir kadın resmi olduğu için bazı Amerikan okullarında okutulması yasaklanmış. 

Ben kitabı ne okudum ne de adını duydum - bu durumdan utanmalı mıyım bilemiyorum, eğer bir gün kitabı okursam bu sorunun cevabını bulacağıma inanıyorum- o nedenle sizlere öneremiyorum. 

#3 - Alice's Adventures in Wonderland / Lewis Carroll


Bu kitabı listede gördüğünüze şaşırmadığınızı söylemeyin inanmam! Yasaklanma sebebine ve yerin gelince, 1931 yılınca Çin'in bazı bölgelerinde kitapta hayvanların konuşturuluyor olması gerekçesi ile yasaklanmış. Yetkililer çocukların hayvanlara insan gibi davranmaya başlayacaklarından korkmuşlar çünkü. 


#2 - One Flew Over The Cuckoo's Nest / Ken Kesey



Amerika'da en çok yasaklanan kitaplardan biri de Guguk Kuşu. Kitabı okumadım ama filmini izledim ve sormak istiyorum 'bu kitaplardan ne istiyorlar?'. Neymiş efendim kitap suça davet ediyormuş, açık saçık şiddet sahneleri betimleniyormuş da mış mış. 

Kitabı okumadım ama kesinlikle ve kesinlikle okuyacağım. Bence siz de okumalısınız ya da kitap okumayı sevmiyorum diyorsanız -bu sayfadaysanız seviyorsanız büyük ihtimalle ama olsun - filmini mutlaka ama mutlaka izlemelisiniz. Jack Nicholson'ın muhteşem oyunculuğunu görmek için bile izlenir bu film.

#1 - A Clockwork Orange / Anthony Burgees 



Aslında bu listenin sadece 5 maddeden oluşuyor olması beni oldukça sıkıntıya sokuyor. Zira özellikle bu Top 5'e o kadar çok eklenecek kitap var ki.. Mesela 1984 var ama Animal Farm zaten listeden olduğundan dolayı aynı yazarın iki tane kitabı olsun istemedim ve bu kitabı seçtim 1 numara için. 

Kendisi yine Amerika'da birçok lisede gençlerin şiddete eğilimini arttırdığı, kaba konuşmalara çok fazla yer verildiği için yasaklanmış. Bir bakıma bu tür kitapların lise ve altı yaş gruplarına okutulmamak istenmesini anlıyorum. Yani benim de çocuğum olsa o yaşlarda okutmak istemezdim herhalde ama daha da ileriye gidilip tüm ülkede yasaklanıyor olması beni düşündürmüyor değil.

Bu kitabın çok konuşulan bir diğer özelliği ise kapak tasarımı. Kapaktaki tek gözün tasvir edilişi çok etkili olmuş duyduğuma göre. Gerçi ben bile kitabı okumadığım, içeriğini bilmediğim halde nerede kapağını görsem hangi kitaba ait olduğunu biliyordum. İnsanı okumaya çeken bir başka neden daha. 


En çok yasaklanan kitaplardan bazıları: American Psycho, Where The Whild Things Are, Catch 22, Fahrenheit 451, Catcher in the Rye, 1984, Brave New World, The Grapes of Wrath, The Perks of Being a Wallflower, The Metamorphosis, Lolita



9 Eylül 2014 Salı

Yorum: Son Sefarad



Başlık: Son Sefarad & İmparatorluk II - Sultan Bayezid'in Savaşı
Yazar: Beyazıt Akman
Sayfa Sayısı: 656
Yayınevi: Epsilon




Şu sıralar okulda da yardımcı olsun diye tarih ağırlıklı kitaplar okumaya çalışıyorum, ya da çalışıyor-dum mu demeliydim zira distopya roman delisi olmadan önceydi bunlar gerçi yine bir dönüş yaptım gibi, çok da yalan sayılmaz yani. Neyse, bu kitabı da evdeki kitaplar arasında buldum ve kalın malın demeden başladım okumaya. Bu bahsettiklerim yaklaşık 2 ay önce oluyor. 100 sayfa kadar 1 gecede bitirdim ve bu yazarın kitaplarını -ki sanıyorum yayımlanan ikinci kitabı bu tabi bunu o zamanlar bilmiyordum- nasıl okumadım diye hayıflandım kendime ki.. o da ne ? Birkaç sayfa sonra bir sahneler vardı ki
'tüüü' dedim yazara. Yani öyle sahneleri başka hiçbir yazarın yazmadığından ya da cidden cidden fena sahneler olduğundan değil ama yani tarih kitabında ne işi var şimdi böyle şeylerin. Şimdi diyeceksiniz ki 'ne var yani eski zamanlarda yok muydu böyle şeyler' , sorun o da değil. Sorun gerçekten güzel bir müslümanı kaleme alıp onun özel hayatına tabiri caizse tecavüz etmek. Hayret bir şey yani. 

Bir ay kadar kitaba ara verdim, sinirlendim mi böyle oluyorum ben işte hatır falan kalmıyor, o kadar okumuşluğum var seni deyip devam edemiyorum. Ama internetten birkaç yoruma denk geldim ve tekrar okumaya başladım.. Sonra tekrar ara verdim vs ama son 400 sayfayı 3 günde bitirdim. 

Bir diğer sıkıntım da -sıkıntılarım hiç bitmez benim ve eğer bir kitabı sevdimse onun kusurlarını daha çok ararım- Şehzade Bayezid'in ne bileyim bir ayyaş gibi, sevk düşkünü biri gibi gösterilmesi oldu. Padişahların içki içmeleri her zaman bir soru işareti olmuştur benim için. Bu konuya çözüm getirecek güvenebileceğim bir kaynak ile de karşılaşmadım henüz ama ne bileyim bir yerde atalarımız sonuçta, öyle gösterilmesine içim cız etti neyse ki sonradan bir dönüm noktası yaşayıp öyle biri haline geliyor ki hayran olup eski Bayezid'i unutmamak elde değil.

Yani aslında kitabın beni iten tarafları - iki tanecik- vardı ama o hususları göz ardı edince fark ettim ki yazarın gerçekten de akıcı bir üslubu var. Öyle çok ağır da değil basit de, tam kararınca.. Özellikle benim için korsanların olduğu bölümler, Sultan Bayezid ile Şeyh Hamdullah'ın sohbetleri, Keşiş Santiago'nun düşünceleri.. Kesinlikle çok harika bir serüvendi benim için. Her bölümden farklı bir şey öğrendim, hayat dersi aldım.

En önemlisi ise, benim Tarih dersi ile hep bir sorunum olmuştur, -şimdiden özür dilerim- nalet eğitim sistemimizden ötürü ezberci eğitimimizin bir mağduru olan ben tarihi olaylar arasında bağlantı kurmak konusunda rezil bir öğrenciyim hatta tabiri caizse özürlüyüm bile denebilir. Biri sorsa mesela Sultan Bayezid neden yardım etmiş Yahudilere, onlar nereden neden kaçmış dese, Kastilya Kraliçesi Isabella'nın yaptığı rezillikleri bilen ben hönk! diye kalırım bu soru karşısında. Ya da kalırdım mı demeliyim. Neyse ki ezberim iyi de kurtarıyorum bir şekilde ama onun dışında kimin döneminde ne olmuş, nasıl olmuş, dünyada dönen oyunlar ne vs hiç birleştiremem bu soruların cevaplarını. Ama kitabın sonunda, her ne kadar uzman sayılmasam da o dönemin biraz Osmanlı'sını, biraz İspanya'sını, kötü Kraliçe Isabella'yı, pısırık Kral Ferdinand'ı Kristof Kolombus köftehorunu az çok öğrendim. Daha da unutmam.

Artısıyla eksisiyle kitabın değerini düşününce gerçekten tarihi-kurgu romanlarını seven herkese önerebileceğim kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum. Kalınlığı da sakın ha gözünüzü korkutmasın ;)


Bibliomaniacs Puan:



Uygun Fiyat Listesi:

KitapYurdu: 17.50 TL
İdefix: 18.75 TL
Babil: 18.75 TL


8 Eylül 2014 Pazartesi

Düello: 72 Saat 500 Sayfa!

Merhaba sevgili kitap severler! 
Ben ve sevgili bibliomaniac arkadaşım Betül düşündük taşındık ve kendimizi - aslında Betül'ü- kitap okumaya zorlamak için bir düello yapmaya karar verdik. Öyle çok orijinal bir düello değil ama sonuçta kitap okunacağı için neden olmasın değil mi ;)
Biz bugün itibari ile yarışmamıza başladık Perşembe günü sabahtan yarışma süresi sona erecek. 
İsteyen herkes katılabilir. Hedef başlıktan da anlaşılacağı gibi 72 saatin sonunda en az 500 sayfalık bir kitap ya da kitaplar okunmuş olacak.


Betül'ün Seçtikleri:


Konusu:
" Osmanlı yürekli olmak"" Fatihler nasıl yetişir? " Devlet, milletle nasıl bütünleşir? " Amerika"dan nasıl vergi alırdık? " Padişahlar diktatör müydü? " Farklı kültürler nasıl bir arada yaşardı? Tarih sürekli bir başlangıçtır. Şimdi Osmanlı zamanı" Osmanlı toplumu, bir "sevgi, şefkat ve yardım toplumu"ydu. Devlet, "hayat ve hayrat devleti", insan "hayrat ve hasenat insanı"ydı. Osmanlı"da hayat ahirete dönüktü. Ahirete dönük olduğu için de hayatta fuzuli şeylere yer yoktu. Osmanlı insanı "kıble yürekli"ydi. Faziletliydi, dürüsttü, çevreciydi, medeniydi, nazikti; cihana örnekti. Hedef ve gayret sahibiydi. Zaferler ve başarılar hayatın bir parçasıydı. Osmanlı"da, insan hakları gözetilirdi. Herkes ibadetinde, kıyafetinde, seyahatinde, ticaretinde özgürdü. Osmanlı"da "güçlü olan haklı" değil, "haklı olan güçlü"ydü. Adalet duygusu, hayatın her alanını kaplamıştı. Devlet milletle bütünleşmişti. Farklı kültürler, asırlarca barış içinde bir arada yaşamıştı. Osmanlı, yetiştirdiği "cevher insan"larla dünyaya nam salmıştı. Tarih gerçek bir "ibret aynası" ve tam bir "tecrübe tahtası"dır. Ve boşuna yaşanmış bir tecrübeler yığını değildir. Bugün, geçmişimizden ders almanın ve "yeniden Osmanlı" demenin tam zamanı"

Konusu:Tarihi herkese sevdiren adam Talha Uğurluel, şimdi de Tarih Tıbbı Konuşturdu kitabıyla tıp doktoru B. Muammer Kayatekin'le birlikte cevabı yüzyıllardır merak edilen birçok sorunun peşine bir dedektif titizliğiyle düşüyor. Kitap, sadece tarihî şahsiyetlerin ölüm sebeplerini değil aynı zamanda tarih bilimi ile izah edemediğimiz, devreye ancak tıp ilmini sokarak çözüm yolları arayabileceğimiz başka birçok konuyu da açıklığa kavuşturuyor:
Mısır Piramitleri insan gücüyle mi inşa edildi?Dünyaya boyun eğdiren Büyük İskender'in ani ölümünün altında yatan gerçekler nelerdi?Tarihte boyunca ne tür işkence yöntemleri uygulandı?Kişi onurlandırılarak nasıl öldürülür?İnsanlar savaş meydanlarında neden "su" diye inlerdi?Fatih Sultan Mehmed'in ölümünün yıllardır çözülemeyen sırrı nedir?Yavuz Sultan Selim'in ölüm sebebi nedir?Hürrem Sultan hangi hastalıktan öldü?Yemen'e gidenler çoğunlukla neden geri dönemezlerdi?İngilizler Mısır'daki esir askerlerimizi kör etmişler miydi?Turgut Özal'ın cenazesine nasıl bir tahnit yöntemi uygulandı?
Tarihin bir silsile hâlinde sıraladığı bu sorular, ilk defa tıp ilminin de yardımıyla cevaplarına kavuşuyor. Antik Roma'dan Mısır'a; Osmanlı İmparatorluğu'nun en muhteşem günlerinden I. Dünya Savaşı'na ve günümüze kadar birçok suikastın, sırlı ölümün ve esrarengiz olayın ardındaki sır perdesi ilk defa aralanıyor. Hiçbir yerde göremeyeceğiniz birçok resim ve renkli tasarım, yine mukayeseli anlatım eşliğinde mükemmel bir tarihî şölen…


Konusu:Mesnevî'nin Fatiha'sı Mesnevî'nin İlk 18 Beytinin Şerhiyle SeslenişMesnevî'nin ilk on sekiz beyti, adeta bu kıymetli eserin kalbi gibidir. Çünkü bunlar, bizzat Hz. Mevlânâ'nın yazmış olduğu beyitlerdir. Diğer beyitler ise halifesi Hüsameddin Çelebi'ye söyleyerek yazdırdığı yani kaleme aldırdığı beyitlerdir. İlk on sekiz beyit için "Mesnevî'nin Fatiha'sı" tabiri kullanılır. Bu tabir hem Kur'an-ı Kerîm'deki Fatiha'nın sırrına işaret eder hem de ilk on sekiz beytin Mesnevî'yi açan ve özünü anlatan yönüne dikkat çeker. M. Fatih Çıtlak, bu eserinde Mesnevî'nin sırrı olan bu on sekiz beyti, daha evvel kaleme alınmış şerhlerden farklı bir tarzda şerh ediyor. Kitap, sadece beyitlerin içindeki incelikleri açıklamakla kalmıyor aynı zamanda bugün, okuyucuya nasıl hitap ettiğini de gösteriyor. Yazarın tercih ettiği hitabî üslup ile Mesnevî'nin içerisindeki mana yolculuğu aynı heyecanla okuyucuya aktarılıyor.
Benim Seçtiğim:


Konusu:

Emir Timur, Yıldırım Bayezid, Mirza Şahruh... Üç büyük sultanın gözünden,siyaset, devlet ve kanun...
Uluğ Bey, Kadiza.de Rumi, Cemaleddin el-Kâşi... Üç büyük dâhinin gözünden, ilim, ilerleme ve aydınlanma...
Muhammed Pârisa, Yakub-u Cerhi , Şah-ı Nakşibend... Üç büyük velinin gözünden, variık, yokluk ve hakikat...
Öge Begüm Sultan, Şaâ Mülk Hatun ve Sevgi Hanım... Üç büyük kadının gözünden, aşk, bağlılık ve sadakat.
Halil Sultan, Selman Bey, Kulaksız, Üç büyük erkeğin gözünden, yiğitlik, cesaret ve dürüstlük.
Ve Ubeyduliah Ahrar... İsimleri ve sıfatları toplayıp yeniden tasnif ediyor, ta ki Hak ismi hepsine baş oluncaya kadar...
Çarpıcı bir felsefe,|büyüleyici bir aşk, hayran bırakan bir tarih ve şiddetli bir tasavvuf romanı..lf:Şair romanının yazarından insanlığın tefekkür semasını sarsacak muhteşem bir eser.  



Betül 3 kitap seçti ama ben dedim ki Ahrar'ı ya şimdi okurum ya da şimdi malum 639 sayfa göz korkutuyor. Kitapyurdu'nda reklamlardan birinde görüp sipariş etmiştim bu kitabı. Elimdeki kitapları 3 gün boyunca bir kenara bırakıp Ahrar'ı okumaya başlıyorum bakalım hangimiz hedefi başarı ile tamamlayacak.. Gerçi düello bahane okumak şahane ^^ Kitaplar biter bitmez yorumları da sayfaya ekleyeceğimizden hiiiç şüpheniz olmasın.