Başlık:Çavdar Tarlasında Çocuklar
Orijinal Ad: The Catcher In The Rye
Orijinal Ad: The Catcher In The Rye
Yazar: J.D. Salinger
Yayın Evi: YKY
Sayfa:198
Kitabın sonuna gelecek olursak çoğu kişinin aksine Holden'a daha çok yakışan bir son olacağını düşünmüyorum. Salinger yeteneğine de böylece şahit olmuş oldum. Bir kitap hem girişi hem de sonuyla kitabın karakterini ancak bu kadar yansıtabilirdi.
Sanırım şimdiye kadar hakkında bir yorum yazarken en zorlandığım kitap Çavdar Tarlasında Çocuklar olmuştur. İçime bir adet Holden kaçtı da bu yüzden biraz uzun ve yer yer saçma bir yorum olduysa affola.
Kitabı okumadan önce internette hakkındaki yorumları okuyunca kitabı okumakla okumamak arasında kaldığım zamanı hatırlıyorum da... Bu kitabı nasıl basit bulmuşlar hiç bilmiyorum. Bence oldukça ciddi bir roman, neyse ki şansımıza basit bir dille yazılmış. Zaten 16 yaşındaki bir çocuğun -ki sanıyorum Holden bunları 17 yaşındayken anlatıyor- ağzından yazılan bir romanın daha ağır bir şekilde yazılamasını beklemek haksızlık olurdu. Doğal olarak çevresi ile ilgili sıra dışı yorumlarını, ağzının biraz! bozuk olmasını ya da ilişkilere bakış açısını garipsemiyorum.
Dediğim gibi kitap kahramanın yani Holden'ın ağzından anlatılmış. Kitap boyunca Holden'ın gelişimine tanık oluyoruz. Bu süreçte ben Holden'a kimi zaman çok uyuz oldum, açık açık söyleyeyim. Özellikle en başta, ne kadar iyi bir yalancı olduğunu söyleyip başkalarını sahtelikle suçlaması çok sinirlerimi bozmuştu çünkü ona göre sahte insanların en kötü özelliklerinde biri yalancı olmaları. Fakat sonra geçmişinde tanık olduğu şeyleri öğrenince, kardeşinin ölümü ve arkadaşının intiharı, aslında bunun bir çeşit kendini bir kabuğa kapatma isteği olduğunu fark ettim. Bu hareketi tamamen başka bir şey ile de ilgili olabilir zira metaforları ve sembolleri anlama konusunda çok iyi değilimdir özellikle Holden'ın kitap boyunca insanlara deli gibi göl donunca oradaki ördeklerin nereye gittiklerini sorup durmasına youtube'da bir video izleyene kadar anlam verememiş olmamla bundan daha da emin oldum... Fakat sonradan anladım, Holden aslında değişimden çok korkan bir karakter. Zamanında kötü şeyler yaşamış ve bir şeylerin değişmesinden hoşlanmıyor, değişimin hep kötü yönde olacağından korkuyor belki de. Ya da donan göldeki ördeklerin ölüp ölmediklerini veya bir yere mi gittiklerini anlamaya çalışması ölen kardeşine ne olduğunu anlamaya çalışmasından başka bir şey değil. Kendine ne olacağını düşünmeye çalışıyor da olabilir tabi. Ya da her ikisi. Metafor konusunda iyi olmadığını söylemiştim size! Ama Holden'ın yanından eksik etmediği şapkaya ve özellikle rengine çok dikkat edin benden söylemesi.
Holden değişik bir karakter, kitabı okurken bazen insanlardan nefret ettiğini düşündüm ama bazen de birilerinin yanında olmaya çok ihtiyacı olduğunu hissettim. Sanırım Holden kadar benim de kafam karıştı. Ama kitap boyunca Holden ile ilgili en sevdiğim şey -beni hiç beklemediğim bir anda güldürmesi dışında, evet bu kitap beni çok güldürdü- çok sorumsuz bir karakter gibi görünmesine rağmen ölen kardeşi Allie'ye ve diğer kardeşi Phobey'e olan sevgisi oldu. Onlar ile ilgili söylediği, yaptığı her şey beni çok etkiledi. Holden benim için tüm bu kafa karışıklığına rağmen çok gerçekçi bir karakter, bu yüzden Salinger'ı ayakta alkışlıyorum!
Kitapta en sevdiğim bölüm ise kesinlikle Holden'ın kardeşine olmak istediği kişiyi anlattığı bölüm oldu. Kitabın adının da ne denli güzel olduğunu bu bölümde bir kez daha anladım.
Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. Biliyorum, bu çılgın bir şey.
Holden uçurumdan düşmek üzere olan çocukları kurtarmak istediğini söylediği bu bölüm göründüğünden çok daha mühim aslında. Orada bahsedilen şiiri okudum ve şiirin Holden'ın bu masum isteği ile alakası yok. Şiir buram buram romantizm kokuyor. Uçurumdan düşen falan da yok zaten. Bana garip gelen, en başından beri cinselliğe düşkün olduğunu söyleyen Holden'ın -ki okursanız bunun da çok garip ve saçma olduğunu göreceksiniz zira söyledikleri sadece laftan ibaret- bu şiiri yanlış hatırlaması, dahası onu böylesine masum hatırlaması beni oldukça şaşırttı diyebilirim. Dedim ya Holden değişik bir karakter, belki de yanlış hatırladığı falan yoktur. Ben kitabın orijinalini sırf çevirideki başlığı -Çavdar Tarlasında Çocuklar- daha çok hoşuma gittiği için almamıştım. Ama bu bölümden sonra acaba orijinalini almak daha mı iyiydi diye düşünmedim değil. Yine de YKY'nın bu sade kapak tasarımlarını çok seviyorum. Pişmanlığım çok da büyük değil anlayacağınız.
Kitabın sonuna gelecek olursak çoğu kişinin aksine Holden'a daha çok yakışan bir son olacağını düşünmüyorum. Salinger yeteneğine de böylece şahit olmuş oldum. Bir kitap hem girişi hem de sonuyla kitabın karakterini ancak bu kadar yansıtabilirdi.
Size Holden'ı daha çok anlatmak isterdim ama bu imkansız gibi bir şey benim için, o yüzden siz iyisi mi gidin ve kitabı okuyun, onunla kendiniz tanışın. Yorum boyunca biraz spo vermişim gelebilir size ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Keşke ben de kitabı okumadan önce bir iki analiz -benimkine analiz dediğim yok tabi ama...- okusaymışım da okurken Holden'ı daha iyi anlamaya çalışsaymışım diye düşündüğüm için bu yorumumu bu şekilde yapmak istedim. Umarım kimse sinirlenmemiştir ^^
Bu kitabın tarih boyunca en çok yasaklanan kitaplar arasında olduğundan bir yazımda bahsetmiştim. Kitabı okumadan önce, sırf küfür içeriyor diye yasaklanmasını garip bulmuştum ama kitabı okuduktan sonra daha farklı sebepler olduğunu hissettim. O listedeki tüm kitapları da Alfabetik Okuma Maratonu bitince okuyacağım inşallah. Şimdi ise Çavdar Tarlasında Çocuklar'ın etkisinden çıkmaya çalışıyorum.
Kitap ile ilgili söyleyeceğim son şey: 'bittim buna!'. Siz de kitabı mutlaka okuyun!
Kitap ile ilgili söyleyeceğim son şey: 'bittim buna!'. Siz de kitabı mutlaka okuyun!
Bibliomaniacs Puanı: